Bizim yörük çoban da içlerindeydi, toplu bir fotoğraf çektik.
Oradan ayrılırken fotoğrafçıların birinci gelen iri bir çoban köpeğinin fotoğraflarını çektiğini gördüm, ben de fırsattan istifade birkaç poz çektim.
Öğleden sonra için arkadaşlar sizi biraz gezdirelim dediler, onların arabaları ile yola çıktık. Aşağıseyit mahallesine gelirken üzerinde su değirmeni yazısı olan bir yer görmüştük, kapısında tavuk çiftliği yazıyor, su değirmenini görmek için geçerken uğradık. Çiftliğin sahibi arkadaş değirmenini gezdirerek bilgi verdi. Menderes’ten gelen suyla çalışıyormuş, bizim bildiğimiz su değirmenlerinden farklıydı. Dört değirmen taşı var, su bu taşları döndürürken dakikada 450-1500 devir yapan Alman yapımı elektrik motorunu da döndürüyormuş. Kurtuluş savaşında buradaki değirmenler önemli bir görevi yerine getirmiş. Değirmen biraz bakımla tekrar çalışabilirmiş, sanırım bunu düşünüyorlar.
Değirmeni gezdikten sonra Arkadaşlar bizi Çal Kısık Kanyonu’na getirdi, Büyük Menderes’in geçtiği bir kanyon, sağ tarafta da bir sulama kanalı vardı. Arabadan indiğimde demir köprü üzerinde oturan arkadaşlar vardı, bizi görünce kalktılar. Kalkmayın fotoğrafınızı çekeceğim deyince Nilgül arkadaş bu pozları verdi.
Kanyonun kenarına bir yürüme yolu yapılmış, çok güzel bir yer, oturmak için banklar da var. Ali Yollu Facebook’ta yaptığı paylaşımda çekirdek çitlemek yasaklanmalı yazmış. Bankların çevresi çekirdek kabuklarından geçilmiyordu. Arkadaşlar buradan dönerken poşet poşet çöp topladılar. Yanımızdan ellerinde şişeler olan birileri geçti, dönüşte arabamıza binerken onlar da geldi, ellerinde şişeler yoktu. Sudan Koyun Geçirme yarışlarında da ırmağa pet şişelerin atıldığını görüp üzülmüştüm. Bu huyumuzdan nasıl vazgeçeriz bilemiyorum, arabanın penceresinden pet şişe, çöp atanlara her zaman rastladığım oluyor.
Çok güzel bir yer, çevrede çınar ağaçları var.