Orman yolundan biraz devam ettikten sonra sabah yanından geçtiğimiz zeytin ağacına çıktık, tarlalardaki patika yolları kullanarak geldiğimiz yollardan arabamıza doğru yürüdük.
Dağlarda geçen o güzel zamanların ardından karnımız acıkmıştı, Yazıköy’de karnımızı doyurduk ve kaynak suyuyla yapulmış çayımızı da içtik. Yazıköy’e girerken çiçek açmış badem ağaçlarının fotoğrafını çektik.
Daha sonra Çeşmeköy yolundan Palamutbükü’ne yol aldık. Palamutbükü’nde birkaç gün önce geçtiğimde çiçekleri olmayan badem ağaçları çiçekler içindeydi. Güzel bir manzaraydı, gökten düşen kar tanelerini andırırcasına aşağıya sarkan dallarda iri kar taneleri gibi bir görüntü vardı. Bu sıcak havaların sonunda tomurcuklar çiçeklere dönüşecek, çiçekler çağlalara. Datça çağlası diye tezgahlardaki yerlerini alacaklar.
Beni çağlalardan çok bu görüntüler ilgilendiriyor tabii ki, çiçekleri böyle sık ağaçların fotoğrafı daha güzel oluyor.
Sağlı, sollu bahçelere girerek fotoğraflar çektik, tabii zarar vermemeye dikkat ederek. İnsanlar buralarda hoşgörülüdür, bu gibi görüntülere de alışıktırlar ama onların bu hoşgörüsüne karşılık bizlerin de dikkatli olması lazım. Çağla zamanı yürüyüşlerde arkadaşımla ben çağlaların sadece fotoğrafını çekeriz, tek bir tanesine bile elimizi sürmeyiz. Sayfamın başında demiştim, irade ve nefis benim için önemlidir diye, insanlarda bunu gözlemlerim.
Badem çiçekleri biraz geç açtı ama o ne açış öyle.