Mustafa dayı sonra bizim binmemizi istedi, önce hayır dedik ama değişik bir deney olur diye düşündüm bir an ve kayalıkta semere oturdum. O kadar dağlarda, tepelerde dolaştım bu kadar korkmamıştım, eşek başını eğince aşağı düşecekmişsiniz gibi oluyor. Mustafa dayının kontrolünde kısa bir yürüyüş oldu. Çocukken eşekten düşmüştüm, eşekten düşen iflah olmaz derdi eskiler, ne diyeyim artık, aklıma o geldi. Bir daha düşersem hiç iflah olmam diye düşündüm.
Son olarak Ekrem arkadaşım da bu deneyi yaşadı. Turistik bölgelerde bu tür gezintiler oluyor gördüğüm kadarıyla. Normalde benim bu zorlu arazide eşeğe binmeye gönlüm razı olmaz. Olsa olsa biraz yüküm için kullanırdım, bazen yüklüyken binenleri görüyorum.
Yemeğe otururken Mustafa dayıyı da davet ettik, sıkıla sıkıla oturdu, hatırımız için birkaç lokma alıp yola koyuldu. Gelirken gördüğümüz inekler onunmuş, birisinin malına zarar vermesinler gideyim dedi.
Simitlerimizi peynirle o güzel manzarada yedik, herhalde en lüks lokantada bir yemek yesek bu kadar güzel olmazdı. Sevdiğim insanlarla bu güzel doğada, nimetlerin, elindekilerin kıymetini, güzelliğini çok iyi anlıyorsun.
Mustafa dayı gittikten biraz sonra uzakta eşeğiyle gelen birisini gördük, yaklaşınca selamlaştık. Gelen Belenköylü Ramazan hocamın kardeşi Yaşar Kırlı’ydı. Domuzini’nde topladığı çağlaları alım yerine götürüyordu. Yine aynı sıcak, içten gülümseme, buralarda hep karşılaştığımız.
Yemek molasından sonra Knidos’a uğramaya karar verdik, zaten fazla mesafe kalmamıştı. Knidos’un girişinde su birikintisinde durarak fotoğraflar çektik. Ağaçların suya süşen yansımaları kendileri kadar güzeldir demiş Bedri Rahmi Eyüboğlu. Değerlerimizi, zenginliklerimizi ne kadar çabuk unuttuk, kültürümüze nasıl da yabancılaştırdılar. Bir toplumu yok etmenin ilk adımı, sonrası gelir.
bu güzellikleri bize ulaştırdığınız için sağolun. Acaba o beyaz çiçeğin adını biliyor musunuz? soğanlı bir bitki mi?
Saygılar,