04 Ekim pazar Günü Datça’nın turistik Betçe koylarına doğru yola çıktım. Yazın oldukça kalabalık olan bu turistik koylar, okulların açılması ile birlikte oldukça sakinleşti. Bundan sonra sessizlik daha da hakim olacak, zaman durmuş gibi bir hisle bu koylarda gezerken burada ikamet edenlerden başkalarını göremeyeceğiz. Turistik tesislerin birçoğu kapanıp tatile girecekler, sahildeki, işletmelerin önündeki malzemeler toplanacak. Bu arada bütün yıl boyunca hizmet veren turistik tesisler de var, sakinliği, doğayı, yalnızlığı sevenler ve imkanları olanlar bu tesislere gelerek Datça’nın en güzel zamanlarını yaşama şansı bulacaklar. Bizler burada çoğu zaman sonbaharın o kendine özgü renklerini pek göremeyiz ama bu yıl daha yola çıkar çıkmaz yol boyunca badem ağaçlarında sarı ve turuncu renkler mavilerin içinde kendini gösteriyordu. Bunu yazın yaşadığımız o sıcaklara veriyordum, sonra konuştuğum bir köylü bademlere dadanan bir zararlıyı buna neden olarak gösterdi. Zaman zaman sahillerinde yer bulmakta zorlanılan bu güzel koylar Ekim ayında nasıl görünüyor fotoğraflarla anlatmaya çalışacağım.
Hızırşah arazilerinden geçerken çektiğim fotoğraflarda bademlerdeki bu aşırı sararmayı görebiliyoruz. Bence sıcakların ve kuraklığın etkisi de var, su alan yerlerde yapraklar daha yeşil. Sola giden yol, Pirenlik dediğimiz mevkie gidiyor, arkada sırt üstü yatmış bir Kızılderiliyi andıran Yarık dağ görülüyor.
Yolun daha sonraki kısımlarında da durum aynı, sarı ve turuncu renklerin içinden geçiyoruz, zeytinler bu durumu biraz bozuyor.
Geçenlerde sosyal paşlaşım sitesinde birisi bu yoldan yakınmıştı, bu sene Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırıldı, tabii daha önceki halini görmediği içindir bu yakınma, bu yolun en güzel hali. Kenarlara yağmur sularına karşı kanallar da yapıldı. Bu yol Mesudiye’deki taş ocağından malzeme taşıyan çok ağır vasıtaların geçtiği bir yol, geçmiş yıllarda zift dökülüp, üzerine mıcır atıldı mı tamamdı, 15 gün içinde yolun kenarları bu ağır vasıtalara dayanamaz tekrar çukur, çukur olurdu. Bu kez yapılırken kenarlardaki yumuşak kısımlar taşlarla sağlamlaştırıldı, yapıldığından bu yana bozukluklar olmuyor, yağmurlarda da durum aynı olursa bravo diyeceğim.
Ve ilk durağım Mesudiye Hayıtbükü koyu, koy oldukça sakindi, oysa kısa bir zaman önce bu küçük koyda adım atacak yer yoktu. Koya girer girmez doğuya doğru giderek Kızılbük koyuna doğru yol aldım, Hayıtbükü’nden 10 dakikalık bir yürüyüş mesafesinde, hemen karşısında yer alan küçük bir koy. Tepede durdum, buradan Hayıtbükü çok güzel görünür, o gün hava da oldukça berraktı.
Adatepe Hayıtbükü ve Ovabükü koylarını birbirinden ayıran bir kara parçası.
Mesudiye’nin merkezi Avlana yükseklerde kurulmuş, sahilden 4-5 km uzaklıkta, son zamanlarda turizmin de etkisiyle ovaya iniş var. Eski insanların yerleşimleri buradaki gibi yamaçlarda olmuş, ova onlar için önemli, ekip biçtikleri verimli araziler. Son yıllarda ülkemizin birçok yerinde bu verimli araziler yerleşimlere açıldı, göçler, çoğalan nüfus ve okuyoruz birçok ürünü dışarıdan ithal ediyoruz.
Yine çok güzel bir yazı ve fotoğraf kareleri .Teşekkürler Muzaffer Özgen
Ben henuz cok degil datcayla tanismam 2005de oldu ve bende son 3yildir datcadan ev aldim fakat datca bu son yilar yapilasmasi cok bozulmaya basladi bence buna dur demeleri lazim bu yil butun koylari cok kalabalikdi
hocam sagolasın.yaz bitti ama datca hala yazı yaşıyor.ne mutlu orada olanlara
muzaffer hocam sağolasın.yazı bitirdik ama zonguldak tan datca yı izleyerek sayenizde yazı yaşıyoruz.