Renkli, Sevgi Dolu, Güzel Bir Kasım Günü

renkli-gunler-13

Çay oldu diyor Kadri arkadaş, saat 14.00’e gelmişti, daha yemek yememiştim önce nazlandım, bu semaver çayı dokunmaz ısrarları arasında bir bardak çaylarını içtim, hakikaten aç olduğum halde rahatsızlık duymadım. Bade anne ve babasının fotoğrafını çekiyor, fotoğraflar Bade’den. Kompozisyonu tam oturtamayınca anne ve babasını yanyana getiriyor hemen.

renkli-gunler-14

Birkaç ağaçta zeytinler sıktı, diğer ağaçlar da ürün yoktu. Yağmurlar yağmayınca zeytin hasatı biraz gecikmiş, bu yörelerde daha yeni yeni başlıyor. Ayçetin ailesine kolay gelsin deyip Yazı’ya geçtim. Ne güzel dedim onlardan ayrılırken, bu güzel havada ailecek  güzel bir gün yaşıyorlardı. Mutluydular, çalışırken bir yandan da piknik yapıyorlardı. Yanıbaşımızdaki güzelliklerin, zenginliklerin çoğu kez farkında olmayız, mutluluk, sevgi o kadar yakınken. Maddi hırslar, bazen de geçim derdi, yaşam koşturmacası,  gözlerimize, yüreklerimize bir perde indirir.

Datça’da yapılan tarımsal etkinlikler sadece o işi yapmayı amaçlamaz, eş, dost, arkadaş, yaşlı, gencin bir araya geldiği, birlikte güzel anların paylaşıldığı güzel anlardır. Badem toplama, zeytin toplama  bu şekilde insanları bir araya getirir, yıllar öncesinin imecesinden kalan adetler.

Yazıköy’de İlayda restoranda öğlen yemeğimi yedikten sonra Kumyer’e doğru yola çıktım. Yazıköy Kıralanı mevkiinde  zeytin toplayan bir çift vardı, arabamı durdurarak yanlarına gittim, kolay gelsin dedim. Kendimi tanıttım.

zeytin toplayanlar

Aker Akbaş eşiyle birlikte zeytin topluyorlardı, emekli olduktan sonra köylerine gelip yerleşmişler, 8 yıldır buradalar. Eşi Nurşen hanım Muğlalı imiş, Muğlalıyım deyince ” Ev yaparsan tuğladan kız alırsan Muğla’dan derler nasıl doğrumuymuş diye Aker beye takıldım. Çocukları dışarıda, biri üniversiteyi okuyor, diğeri bitirmiş. Burada okuma oranının yüksek olmasından bahsederken Nurşen Hanım ” Datça’nın bademi akıllı olur ademi ” derler diyor, ilk kez duyduğum bir söz .

Nurşen hanım, doğayı seven bir insan, bu sayede burada mutlu. Toprağa birşeyler dikmeyi, onların büyümesini, ürün vermesini görmek onu mutlu ediyormuş. Nurşen hanım biz yarın mesela çalışmayız, eşimle balığa gideriz deyince kıyıdan mı diye sormuşum, evet kıyıdan cevabı geldi. Ne güzel dedim, ortak etkinliklerde birlikte olmak. Köyde sosyal faaliyetlerin olmaması konusunda biraz yakınarak, ” Muğla’da olsa canın sıkıldığında arkadaşlarınla buluşursun, bir kültür evine git, çayını iç, kafanı dağıtırsın. Burada bu gibi şeyler yok, böyle olunca birşeyleri kendin üretmek zorundasın. Küçük şeylerle insan kendini mutlu etmesini bilmeli ” dedi. Sohbet esnasında ev oturmaları canımı sıkar, doğada dolaşmak, açık havada olmak beni mutlu ediyor, çıntar zamanı onu aramak, ona rastlamanın mutlu ettiği gibi diyor. Yetiştirdiği çiçekleri kokladığını, sevdiğini söylerken yüzündeki mutluluk ifadesi ne güzeldi. Sade, yalın insanlar, yapmacıksız onlarla sohbet etmek içimdeki bir boşluğu dolduruveriyor. Sohbet eden, birbirini ilgiyle dinleyen insanlara rastamak artık kolay olmuyor, böyle dostlar, arkadaşlar bulmak ta. Telefonlar, tabletler sanal bir dünyaya bağlanıp gitmişiz. Bu teknolojiden yararlanmak tabii ki gerekli ama bağımlılık iyi bir şey değil. Bu geziler beni besliyor, zenginleştiriyor derken bilgisayar başından kalkıp gerçek yaşamla iç içe olduğum zamanlar. Şu yazıyı yazmak için bile saatlerce bilgisayarın başında kalmam gerekiyor.

renkli-gunler-16

Nurşen hanım bir ara arabanın yanına gidip, termostaki çaydan ikram etti, çayımızı içerken de sohbete devam ettik. Uzun zamandır tanıdığım kişiler gibiydiler, aynı duyguları paylaşırken. Sonuçta maddiyatın mutlu olmak için yetmediğini, manevi yönden zenginleşmenin öneminden söz ettik. Maddi isteklerin sonu yok ki, hep daha çok istersin ama içinde bir boşluk, doyumsuzluğun artar.

renkli-gunler-17

Saat 16.00 oluvermişti, Akbaş ailesine alasmarladık deyip  Kumyer’e geldim. Burada Şener Ören ile buluştum, telefonda harıp ( keçi boynuzu ) topladığını öğrenince ilgimi çekti. Kumyer’in hemen girişinde, yol kenarındaki büyük bir harıp ağacının altında onu harıp toplarken buldum.

harıp toplama

Şener Ören’in Kumyer çıkışında köy ürünleri ve çeşitli eşyalar satan bir dükkanı var, ne ararsan var orada. Harıp gibi, bal, badem gibi ürünleri de kendisi üretiyor, toptancı olarak ta köy ürünlerini alan birisi. Dere kenarında geniş bir alanı kaplayan büyükçe bir harıp ağacının altında yerdeki harıpları toplarken bir yandan da bana bilgi veriyordu. Harıp ağacının öyküsünü biliyormusun diye sorduktan sonra anlattı. ” Zamanın birinde zeytinle harıp komşuymuş. Zeytin bir gün hadi komşu gezmeye gidelim demiş harıp’a, Harıp ta ah komşu demiş nasıl gideyim biri elimde biri karnımda ” demiş. Bununla Şener beyin anlatmak istediği şu an meyvaları toplanan harıbın diğer yandan  çiçeklerinin meyvaya dönüşmüş olması. Sağ üst fotoğrafta olduğu gibi küçücük harıp meyvaları görünüyor. Bir yılda  meyvaları olgunlaşıp toplanırken diğer yandan yılın yeni mahsulünün de oluşmakta olduğunu ilk kez öğrenmiş oldum. Şener Ören de laf çok, bu konularda saatlerce bilgi verebilir. Dediğine göre harıbın sağlık açısından da faydaları çokça.

Bir harıp ağacı dikildikten yedi sene sonra mahsul verirmiş, geçmişte Yarımada’da çokça bulunan bu ağaçlar şimdi oldukça azalmış durumda. Şener bey beye kaç tane harıp ağacı olduğunu soruyorum, var epey diyor ” Ben hiç kesmem, kesilmesine de karşıyım, çoğu kişi harıpları kestiler ” Altında mahsulünü topladığı harıp ağacın 60 – 70 yaşlarında olduğunu öğreniyorum, bu ağaçlar çok geniş yer kaplıyorlar, dalları yatay olarak uzanıyor. Şener bey harıbın dalları uzayıp yere değmezse kolayca kırılır diyor, sert ağaçlar olduğu için.

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6

Bir yorum

  1. Muzaffer Hocam :Memleket hasreti çektiğim şu günlede resimlerin ilaç gibi geliyor

    Ne zaman memleket gözümde tütse senin sayfaların acımı hafifletiyor.

    Eline ayağına sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir