Çayımızı içer içmez Ali beyden izin istedik, Milas müzesine gidip oradaki eserleri görmek istiyorduk. Giderken daha önce gezemediğimiz kısımları da dolaştık. Her taraf yemyeşil, çiçekler içinde tam buraların gezileceği zamanlar.
Labraunda’da 2. terasta kutsal alanın doğusunda Dor nizamı sütunların bulunduğu stoa törenlerde yemek yenilen odalardan oluşuyordu. Bilgilendirme tabelasında verilen bilgide ” M.Ö 4. yy la ait bu portikonun 44.5 genişliğinde, 4 m yüksekliğinde dor nizamı sütunları olduğu, Sütunların hemen arkasında kare planlı 6 oda olduğu ” belirtiliyor. Daha sonra bir diğer bilgilendirme tabelasında Kuzey tarafta da korint nizamı sütunları olan 29 m uzunluğunda bir stoa bulunduğunu öğreniyoruz..
Buradaki gezimizde oyulmuş bir kaya dikkatimizi çekti, yanına gittiğimizde bir mezar olduğunu gördük.
Yayla evlerinden birini daha gördük, tel örgülerin dışındaydı. İlerde ot toplayan anne ve kızı vardı.
Tapınağın biraz ilerisinde meydana bakan oval bir kısım vardı, oturma yerine benzettim. Bu taraflarda kilise de varmış ama göremedim. Sağ üstte oldukça büyük, ulu bir çam ağacı görülüyor.
Arabamıza doğru giderken görüntüleyemediğimiz yerlerin fotoğrafını çektik, su yalağı gibi oyulmuş bir taş dikkatimizi çekti.
Ali beyin eşi ve kızı bu sakin ortamda ot toplayıp, çardağa dönüyorlardı, biraz sonra hepsine el sallayarak ören yerinden ayrıldık.