4. terasa doğru giderken gördüğümüz yayla evi, çevrede bunun gibi yayla evleri var, sit alanı olduğu için terkedilmiş. Burası çevre köylerin yaylası Kocayayla olarak geçiyor. Bu bina da bekçi Ali Yayla’nın babasına aitmiş. Bir ceviz ağacının altından köpek havlamaları duyuldu, bağlıydılar. Oldukça ıssız yerler geceleri onlara ihtiyaç var.
Son terasa doğru giderken kutsal anlamı olan kaya üzerindeki niş uzaklardan dikkati çekiyor. Büyük ihtimalle içinde heykel veya kabartma vardı.
Tabii Ekrem arkadaşım durur mu hemen kayanın üzerinde yerini aldı, manzarayı seyretmeye koyuldu. Kaya üzerinde basamak şeklinde oyuklar var. İkiye yarılmış gibi görünen kaya kutsal bir anlamı içeriyor anladığım kadarıyla. Tapınılan Gök tanrıyla irtibatlı bir durum sanırım. Durur muyum biraz sonra ben de manzarayı seyrediyor oldum. Ören yeri kuşbakışı gözümüzün önündeydi, Milas ovasına kadar her yer görünüyordu. Böyle yerlere çıkmak kolay da inmek mesele, ayakkabılarımın da etkisiyle arkadaşlarımın yardımı gerekti. Basamaklar birkaç metre sonra taşın üst kısmında yer alıyor. Dinsel törenlerde bu kayanın bir anlamı vardır sanırım, gözcülük te yapılıyormuydu bilemiyorum, her yer görünüyor çünkü.
Labraunda’da en iyi korunan yerlerden biri nekropolü ( mezarlık ). Labraunda nekropolü’nün en önemli yapısı en son terasta, kutsal kayanın biraz ilerisinde yer alan Anıt mezar. Oldukça dikkat çekici bir mimari yapısı var.
Kayanın üzerinden bakıldığında solda 2. terastaki Andron B, sağ altta 3. teras Zeus tapınağı, sağ üstte madenlere doğru giden toprak yol ve ormanlık alan görülüyor. Buradan sıkça yükselen büyük bir toz bulutu sanki yangın dumanı gibi etrafa yayılıyordu, geçen büyük kamyonların çıkardığı tozlardı.
Kuzey stoası da buradan görülebiliniyor.