Yapıyı incelerken köşede sakince duran minik sincap dikkatimizi çekti. Daha sonra burada başka sincaplar olduğunu da gördük.
Tiberius portikosu frizlerinin bazıları da buradaydı, bir kalıptan çıkmış gibi benzer yüzleri burada da görüyoruz.
Afrodisias antik kentine girişte ve değişik yerlerinde üzerinde kabartmalar bulunan lahitler var. Bu lahitlerdeki kabartmaların çoğu yüksek kabartmalar şeklinde. Afrodisias heykel atölyelerinin ustalığını burada da gördük. Mermerleri ahşap oyar gibi biçimlendirmişler. ( Lahit: Taş, mermer gibi malzemelerden oyularak yapılan, içine ölülerin yerleştirildiği, kapaklı mezarlar. Kabartmalarda kişinin portresi,değişik bitki motifleri ve medusa başı görülüyor.
Sincaplar her yerde, bir tanesi aşağıda gezen kediyi takip ederken acaip sesler çıkarıyordu.
Antik kentte dikkatimizden kaçan veya göremediğimiz birçok yer vardır ki bunlardan en önemlisi Stadyumdu. 30.000 kişi kapasiteli, antik dünyanın günümüze en iyi korunmuş olarak gelmiş olan stadyumunu bir dahaki Afrodisias gezimizde görmeyi umuyorum. Böyle yerler bir kez gezilmekle tam olarak gezilmiş olmaz, ikinci gelişimizde öğrendiğimiz bilgiler ışığında daha bilinçli bir gezi yapmış oluruz. Park yerinde hazır bekleyen traktörle çekilen çekçek’e binerek arabamızın yanına geldik, yol boyunca antik kenti konuştuk, etkisinden hala kurtulamamıştık. Bu gezimde bana arkadşlık eden Ekrem İpek ve Mustafa Dede arkadaşlarıma çok teşekkürler, böyle geziler tek başına iyi olmuyor.
Afrodisias Müzesi
Mutlaka gezilip görülmesi gereken bir yer