Aşağıya iner inmez yapı kalıntılarıyla karşılaşıyoruz, ilk yapı daha küçük boyutta fakat ikisininde yapılış teknikleri benzer. Dini bir yapıya benzettim, yan duvarlar tonoz örtülü bir yapıdaki gibi yukarıya doğru kıvrılmış, yanlarda delikler var. Yapılar kireç harcıyla örülmüş, yörede yaşayanlar çoban evleri diyorlar ama çobanlar tarafından yapılma değil, onlar bu yapıları o amaçla kullanmışlardır. Zaten yarımadadaki tarihi yapıların çoğu çobanlar tarafından ağıl olarak kullanılmış.
Daha uzun dikdörtgen şeklindeki yapıda da aynı özellikleri gördük, üstü büyük bir ihtimalle tonoz örtü sistemiyle örtülüymüş, çökmüş. Sadece bu taraftaki duvarlar sağlam kalmış, diğer taraflar çobanlar tarafından taşlarla örülmüş.
Sahile inince çok eskilere kısa bir yolculuk yapıyoruz, burada belki bir iskele vardı. Koyda boylu boyunca bir duvar var, taşlar kireç harcıyla örülmüş. Batıya doğru gidince antik döneme ait taşlar, duvarlar görülüyor. Biraz ileride Bizans dönemine ait olduğunu düşündüğüm harçla örülmüş duvarlar var.
Antik dönemde burada görkemli bir mimari eser vardı sanırım, bir rıhtım, sütunlar falan.
İçi taşlarla dolu bir kuyusu var bu duvarların hemen yanında.
Karşıdaki kayalıklara doğru yürüyoruz, Knidosluların bu plaja gelmek için kestirme bir yolları vardır diye düşünüyorum. Karşıdan bakınca yüksek kayalar geçit vermez gibi ama biraz yürüyünce taş duvarlarla yapılmış bir yoldan geçince bu yol düşündüğüm gibi Knidos’a kadar gidiyor dedim.
:)) Sizlerle gezmiş tırmanmış olmasak da gözlerimiz bayram ediyor.Nasipse ölmeden yapılması gereken listemde; bu dağlarda yürümek. Çok şanslı olduğunuzu söylemeden edemeyeceğim .Teşekkürler bir sonraki yazı dizinizi iple çekiyorum.Sevgiyle kalın.