Daracık bir sırt, bir sur duvarı sığacak kadar.
Tepeye doğru sur duvarı devam ediyor, yürümek için yapılmış sanki, bir yerinde taşlar merdiven gibi duruyor.
Tepenin ucunda taş duvarlarla yapılmış kare biçiminde küçük bir düzlük var, burada bir kule olabilir. Bu dar tepede kale gibi bir şey yok, bir gözetleme yeri olabilir, aşağıdaki geçidi ve denizden gelebilecek bir tehlikeyi görebilirsiniz.
Batıya bakan kısmı kayalık, her tarafı görebiliyoruz, maalesef puslu hava ve biz buraya gelinceye kadar güneşin ters tarafa geçmesi fotoğraf çekmemizi engelledi. Açıktan sahil güvenlik botu geçiyor. Aşağılarda vatos balığını andırır şekilde uzanan kara parçası İskandil burnu. Kanatlarını açıp denize doğru uzanan fantastik bir görünüş, sağ tarafında ağaçlık bir bölge var, birgün oraya da gideriz bakarsınız. Çam ağaçlarına benzettik, kim dikmiş olabilir diye merak ettik.
Tepedeki moladan sonra yamaçtan şağıya doğru inmeye başladık.
Bu kara parçasının böyle görüneceği hiç aklıma gelmezdi, iskandil ismini de bu biçiminden dolayı almış olabilir. Yamaçta bir kaç tane dağ çileği bitkisi vardı, yakında meyvaları olgunlaşır.
Knidos tarafına doğru yamaçtan inmemize devam ettik, bu kısımda inişimiz yavaş oldu, küçük taşlarlarla kaplı bir parkur, her an kayabiliriz, dikkatli yürüyoruz. Aşağıda küçük bir girinti var oraya ineceğiz, oradan sonra duruma göre bir rota belirleyeceğiz.
:)) Sizlerle gezmiş tırmanmış olmasak da gözlerimiz bayram ediyor.Nasipse ölmeden yapılması gereken listemde; bu dağlarda yürümek. Çok şanslı olduğunuzu söylemeden edemeyeceğim .Teşekkürler bir sonraki yazı dizinizi iple çekiyorum.Sevgiyle kalın.