Bazı yerlerde papatyalarla dallama papatyaları yan yanaydı. Çeşitlilik zenginliktir, farklı çiçeklerin yanyana olması, değişik ötüşler gibi, farklı insanlar, farklı düşünenler, söyleyenler, farklı uygarlıklar. Doğa ve yaşam bu çeşitlilik üzerine kurulmuştur, herşey tek tipse orada bir insan eli değmiştir diye düşünürüm.
Havadan mı, farkında olmadan çok mu hareket ettik ne, ikimizin de karnı bayağı acıkmıştı, öğle yemeği için Yazıköy’e gittik. Her taraftan bulutlar büyük kütleler halinde göğü kaplamıştı. Kuzey ve doğu tarafındakiler yağmur bulutu gibi koyuydu. Baharın o bazen güneşli bezen bulutlarla kapalı havası gezimiz boyunca bizimle oldu.
Perşembe Yazıköy’ün pazarı, yakın çevreden pazarcılar geliyor. Bu tür pazarları hafta boyunca Betçe’nin değişik yerlerinde görürsünüz. Yazıköy’ün küçük lokantasında sade bir öğlen yemeği yedik.
Knidos yoluna girerken bir dere yolu var, geçmiş yıllarda bir kez gelmiştim, badem ağaçlarıyla çevrili bahçelerin arasında .
Burada bir su kaynağı var, akıyor mu diye merak ettim, bu kurak mevsime göre sızıntı şeklinde de olsa akıyordu. Yıllar önce buradaki su bahçelerdeki havuzlara gidiyordu, bu suyla sebze, meyva yetiştiriliyordu, yakınlardaki evler de su ihtiyacını buradan karşılıyorlardı. Bu gibi yerlere geldiğimde, eski evler, eski kaynaklar olsun o zamanlardaki yaşam gözümde canlanır, o anları, insanları hayal ederim. O yüzden bu gibi yerler benim için önemli yerlerdir.
Burada eski bir Datça evi bulunmakta, harabe halinde. Eski günlerinde insan seslerinin etrafa yankılandığı o zamanlarda buradaki yaşamı gözümün önüne getiriyorum. Eve yaklaşırken oldukça yaşlı bir harıp ağacı var, orta kısımları çürüdüğü halde o büyük dallarıyla geniş bir alanı gölgelendirmeye devam ediyor.