Datça’da yaşayıp ta böyle bir fotoğrafı olmayan çok kişi vardır, bizler şanslı insanlarız. gönül zenginliğine herşey kollarını açıyor, Ekrem arkadaşım insanlarla karşılaşmamıza, sohbet etmemize bakarak hocam zenginlik bu işte diyor. Sevgiyle, tatlı sözle açılmayacak gönül kapısı çok azdır.
Palamutbükü’ndeyiz, Dostlar restoranın önünde Tayyar Toksöz ile karşılaşıyoruz, sıcak bir gülümseme, karşılama içimizi ısıtıyor. Sahile masalarını atmışlar, çok güzel görünüyor. Ekrem arkadaşım Kışbahar’ın o güzel ışığında böyle görünüyor. Mavilerin mavisi bir denizin kıyısında, çakılların üzerinde bir masada. Sessizlik hakim, zaman durmuş gibi, dalgaların çakıllarda söylediği müzik fon müziği gibi.
Palamutbükü’nde arkadaşım Korkut sönmez’i göreceğiz, telefonda kıyı boyunca yürüyoruz deyince, yürümek bize göre dedim. Korkut arkadaşım kıyı yoluna çıkıştaki bir harıp ağacının altındaki mezarı gösterdi, bir öyküsü vadır dedik.
Gerence önlerine kadar yürüdük, heykeltraş Korkut Sönmez’in burada fotoğrafını çektim.
Arkadaşlardan ayrılıp tekrar Dostlar restorana geldik, Tayyar arkadaşımın teklif ettiği çay davetini kaçırırmıyız. Mimar Necati Sağır ağbimiz de denizden çıkıp yanımıza geldi, Şubat ayında yapılacak olan Datça Kış yüzme Maratonuna hazırlanıyor. Elimizdeki zenginliklerin, yaşadığımız anın kıymetini iyi bilmek lazım, burada içtiğimiz bu çay, bu sohbet te yaşamımıza güzellik kattı.
Palamutbükü – Ovabükü kıyı yolunda giderken yavrulamış keçileri görerek duruyoruz. Akşam güneşi tılsımlı bir güzellik sunarken oğlaklar neşemize neşe kattı. Tüm çocuklar gibi çok meraklılar, yanımıza geldiler, hopladılar zıpladılar.
Adatepe denize doğru uzanmış güneşlenen bir timsah sanki, Ovabükü görünüyor, bir balıkçı teknesi suda izler bırakarak yaklaşıyor.