20 Ağustos, sarı bir sıcak, bunaltıcı, nemi yapış yapış hissediyorum. Muğla tarafları yağmurlu bize de bunaltıcı sıcağı geldi. Bulutlar gökyüzünde sıra sıra dizilmişler. Tuvalde sıcak renkler, dağlar, ağaçlar, ovalar sarının içinde harman olmuş. Koyu bir nehir gibi kıvrıla kıvrıla çam ormanlarının arasından giden yollar. Defalarca geçtiğim, her anını, her mevsimini görüntülediğim. Ormanlar geçiliyor, badem ağaçlarının yoğun olduğu yerlerde sarı renk hakim oluyor, ağustos sıcağı, sarı tonlarla daha sıcak gibi. Sonbahar renkleri erkenden geliyor artık Datça’ya. Sıcakla sararmış otlara badem yapraklarının sarısı katılıyor. Sonbaharı buralarda göremiyoruz, yaşayamıyoruz diye yakınırken. Badem ağaçları sapsarı renge bürünmüş, bazılarının dallarında yapraklar kalmamış şimdiden. İlk başlarda iklim değişikliğine yorduğum bu değişimin geçen yıl bir zararlı tarafından yapıldığını öğrendim. Bir resim öğretmeni gözüyle bu renkler de Yarımada’ya ayrı bir güzellik vermiş olsa da bu yaşanan değişimin üreticiler açısından, doğa açısından iyi bir şey olmadığını biliyorum. Sarı sıcak yolculuğumda bir vahaya benzettiğim UKKSA’da mola veriyorum. Zeytinlerin, bademlerin arasında duyguların renklerle, heykellerle yeşillendiği, serin bir vaha. Bu bunaltıcı ağustos gününde birçok kişi sahilleri doldururken benim için serinlenecek en güzel yer burası olmalı diyorum.
Ayın 15’inde Knidos Akademi’de başlayan resim çalıştayına bugün gelmemim nedeni çalışmalar biraz şekillensin istedim. Selamlaştıktan sonra, genç arkadaşlarla tanışmam ve sohbetimiz başladı. Sanat yaşamının baharında gencecik bir sanatçı Bahar Akdeniz. Ege Üniversitesi Resim-İş öğretmenliği mezunu. Şu an için özel derslerle, etkinliklere katılarak yaşamını sürdürüyor. Bu resim çalıştayına katılışı öğretmeni Ekrem Kutlu vasıtasıyla olmuş. Burada rahat ve doğayla iç içe bir çalışma ortamı bulmuş. Sabah ve akşamları denize gidiyorlar. Dışa vurumcu, sürrealist bir üslupta çalışıyor, deformasyonları seviyor. Akademinin bahçesindeki yaşlı zeytin ağaçları buraya gelen birçok sanatçı gibi onun da tuvalinde yerini almış.
Bahar arkadaşla tanıştıktan sonra birkaç metre ileride çalışan Aras Göz arkadaşla tanışıp, sohbet ediyoruz. Aras Göz Adana doğumlu, baba tarafı Çerkez, anne Tarafı Selanik göçmeniymiş, bakınca bu bileşimi görebiliyorsunuz. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi seramik bölümü mezunu, Eskişehir’de bir sanat merkezinde resim dersleri vererek yaşamını sürdürüyor. Seramiğe pek ısınamamış resim, grafik çalışmaları yapıyor. Baskı teknikleriyle ilgileniyor, karma sergilere katılıyor. ” Çalışmalarımda ana malzemem zift, kolaj uygulamalarım ve karışık teknikte çalışmalarım var ” diyor. Bazı çalışmalarında boya kullanmadan karışık malzemelerle çalıştığı oluyormuş, suluboya da denediği zaman zaman kullandığı tekniklerden. Yeni deneyleri, sürprizleri, düz yüzeyler yerine dokulu yüzeylerde çalışmayı seviyor, olmazsa olmazım diyor.
Çalışan arkadaşlarla tanışıp, kendileri hakkında bilgi almayı sürdürüyorum. Hatice Alemdar, benim resimle ilişkim arkadaşlardan biraz farklı diyerek konuşmasına başladı. Elektrik mühendisi, lisansını yapmış, 25 yıllık bir çalışma hayatından sonra resim çalışmaları başlamış. 2011 yılından bu yana da aktif olarak resmin içinde. 2014 yılında üniversite sınavlarına girerek Yeditepe Üniversitesi Plastik Sanatlar bölümüne girmiş. Bu sene lisans okumuş, ” Derslerimi başarıyla bitirdim bu sene tez vereceğim. ” diyor, tekrar sınava girip yüksek lisans yapma hakkı almak istiyor.
Bu resim merakı daha önce varmıydı, birden nasıl ortaya çıktı diye sordum. Özellikle son yıllarda gezdiğim sergilerde bu gibi durumlarla çokça karşılaşıyorum. Birçok kişi emekli olduktan sonra veya mesleğinin bir yerinde resim çalışmalarına başlıyor, hatta bu çalışmalar profesyonel bir hal alıyor.
Hatice Alemdar ” Odaklanma meselesi diyelim. Normalde günlük koşuşturmaların içinde aklınıza gelmeyen bir şey, vakit bulduğunuzda odaklanıyorsunuz, bu sizin gönlünüzdeyse ondan sonrası geliyor, başarılı da oluyorsunuz. Şu an okulda oldukça süper enerjik bir vaziyette her şeyi öğrenmeye çalışan birisiyim. Bunda daha önceki profesyonel yaşamımdaki disiplinin de rolü var. Bir işe başladığımda odaklanır sıkı çalışırım, ara vererek çalışmam, hızlı yapmak isterim, bir işe başlamadan önce zor başlarım ama başladığımda da odaklanır bitiririm. ” dedi. Çalışmalarında Peyzaj soyutlamalar yapıyor. Tablodaki dağlar için buranın dağları mı diye sordum, evet dedi, her gün 3-4 km yürüyerek Palamutbükü’ne denize iniyorlar, bu yürüyüşlerde dağlardan fazlaca etkilendiğini belirtti. Bu yaz Knidos Akademi’nin karşısında misafirhanesi tamamlandı, sanatçılar orada kalıyor, Knidos Akademi’ye gelip gitmeleri kolaylaştı, bu çalışmalarına yansıyor.
Datçamızla ilgili konuştuğumuzda ” Ülkemizin her yerinde olduğu gibi burada da betonlaşma çok hızlı gidiyor. Datça merkezi zaten beton olmuş buralarda da bunu görünce üzüldüm. ” dedi.
Bugün Akademi’de ilk tanıştığım Bahar Akdeniz buraya Ekrem Kutlu hocam vasıtasıyla geldim, o da buradaydı biraz sonra uçağına yetişmek için hareket edecek demişti. Bu konuşmadan birkaç dakika sonra da ellerinde bavulları arabaya doğru giden kişilere yetişerek Ekrem hocanın fotoğrafını çektim, ki o bile çok hızlı oldu. Zamanları az kalmıştı. Onunla ilgili Bahar arkadaşa soru sormak aklıma gelmemiş, ben de internetten baktım.1974 Akçaabat doğumlu sanatçı K.T.Ü resim – iş bölümü mezunu. Yurt içinde ve dışında birçok kişisel sergi açmış, karma sergilere katılmış, oldukça faal birisi. Trabzon’un yaylaları, doğası, yeşili, kültürü onun resimlerinde . Akçaabat 17 Şubat Anadolu Lisesinde Resim öğretmeni olarak görev yapmakta olduğu belirtiliyor. Tanıtıcı yazılarda pek çok öğrenci yetiştirdiği, güzel sanatlar bölümlerine kazandırdığı yazıyor. Bahar arkadaş öğretmenim deyince Ege Üniversitesi’nden sanmıştım, öyle bir şey göremedim. Bilgisi olanlar yorum kısmına ekleyebilirler.
Trabzon bir sanatçı fabrikası gibidir, 76 -80 yılları arasında ilk öğretmenlik yaptığım Rize Pazar’dan giderek Trabzon’daki etkinlikleri takip ederdim, en yakın resim galerisi de orada vardı. Arkadaşlarım oldu, resim, heykeltraşlık ve müzik alanlarında tanıştığım, tanıdığımız pek çok sanatçı var. Aslında Karadeniz insanı sanata çokça yakın, el becerisi ve yaratıcılık yanları güçlü, sisler içinde kasvetli bir doğa, yeşille mavinin birleştiği kıyılar onları besliyor. Doğal olarak ta tanıdığım Karadenizli ressamların tablolarında güneş ışığını pek göremedim. Koyu renkler tabloda daha çok yer alıyor. Biz Ege’de güneşle yıkanan insanlarız, oralarda çalışmış birisi olarak bunun ne kıymetli bir şey olduğunu biliyorum. Yaşadığı doğa, iklim, dünyanın her yerinde sanatçıları etkileyen öğeler. Kişiliklerde, davranışlarda da bunun etkisini görebilirsiniz.
Akademinin bahçesinde çardak şeklinde bir çalışma alanı yapılmış, Ekrem Kutlu hocamızın resmi de buradaydı. Birkaç sanatçının daha çalışması duruyordu. Hayatımda görmediğim kadar çok boyalar yerlerde masalardaydı. Resim yaptığım yıllarda böyle bol bir malzememiz hiç olmadı. Knidos Akademi Çalıştayları genelde 10 gün sürüyor. Sanatçıların barınma, yeme – içme, resim malzemeleri gibi ihtiyaçları karşılanıyor. Çalıştay boyunca yapılan çalışmalar Akademi’ye bırakılıyor, ekonomik açıdan oldukça külfetli olan bu faaliyetler bu sayede devam ediyor.