Deniz kenarındaki bu oluşumlar da bir zaman sonra kepçelerle temizlenecek.
Çıkıştaki bilgilendirme tabelasında Miosen ve Pliosen dönemlerinden bu yana Gebekum 6 milyon yılda oluşmuş tortuları barındırmakta ve Akdeniz’in jeo-ekolojik geçmişini belgelemektedir deniliyor. Birçok bitki ve hayvan burada yaşıyor ama her geçen gün daha fakirleştiği izlenimi ediniyorum. Bu arada birkaç tane kum zambağına rastlıyoruz, kimbilir geçmişte ne kadar çoktular, ilk geldiğimiz yıllarda buradan alınan kumlar inşaatlarda kullanılıyordu. Hala alanlar var mı bilmiyorum ama korumasız bir vaziyette. Kumların oluşturduğu tepeler bitkilerle sarılmış ve bu bitkiler bu kumları koruyor. Gebekum denmesinin nedeni bu kum tepeleri olabilir şimdiye dek sormak aklıma gelmedi.
Tohumlarını dökmüş kum zambakları, ilk geldiğim yıllarda burada daha çok değişik bitki vardı, şimdi daha az gibi. Datça Çevre Derneğinin çabaları sonucu yola bakan kısımlar tellerle çevrilmiş ama şimdi kapısı falan kırık, pek ilgilenen yok gördüğüm kadarıyla. Oysa böyle bir yer modern bir ülkede olsaydı, tam bir doğa parkı olur, turizm açısından da ilgi çekerdi. orada olsa bu kumlara bile gelişi güzel bastırmazlardı.
Korunaklı yerlere tohumlarımızı ektik, bakalım çıkacaklar mı, arada bir gelip bakarız. Bu gibi yerler çok özel yerlerdir ama hala bunların değerini anlayamıyoruz, alt tarafı bir kum, bir çiçek diyenler vardır.
İşte yeni yılın ilk günü böyle geçti, akşamın nasıl olduğunu anlayamadım. Dileğim bir an önce doğa yürüyüşleri yapacak duruma gelmek, yaşamımda ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyorum. Datça gibi bir yerde evde oturmak çok zor, bir işkence gibi.