Artık kayalık kısımlar ve buradan dökülen suların oluşturduğu göletler sıkça karşımıza çıktı, bu zamanlarda buraları aşmak o kadar zor değil ama suların yoğun olduğu zamanlarda bu kayalar çok kaygan oluyor, göletlerdeki su da fazlalaşıyor. Bu yürüyüşümüzde iki kez ayak bileğime kadar gölete girdim, tabii istemiyerek, bastığım toprağın göçmesi sonucu. Yürüyüş sonuna kadar ıslak ayakkabıyla yürümem gerekti.
Geçen gelişimizde dere geçit vermiyordu, bunda derede güçlü akan bir suyun olması ve Datça Hurmasının dereye sarkan yaşlı dallarının dikenli yapraklarıydı. Bu yürüyüşümüzde bir tünelden geçer gibi geçip gittik, o dereyi kapatan yapraklar yoktu, akan suyun güçlü olmamasının da rolü vardı.
Masallardaki gibi bir doğa, arkadaşımın çektiği fotoğraflar sayesinde kendimi de bu doğada görme fırsatım oldu.
Sağlıklı olan ağaçlar hemen belli oluyor, maviye kaçan yeşilleriyle çok hoş görünüyorlar. Yamaçlardan, kayalardan, derin vadilerden yolumuza devam ettik.
Her yüksek kayalıktan sonra bir gölet karşımıza çıktı, tatlı bir su sesi de yürüyüşümüzde hep bizimleydi.
Çok özel bir doğa ve iklim, vadiden esip gelen bir rüzgar zaman zaman yüzümüzü sıyırıp geçti.
ne çok şey öğrendim, paylaşımlarınız çok güzel. bitki fizyolojisine merakım hep vardı ama Datça florasını inceliyor olmak ayrı bir keyif ! mutlu günler