Knidos tepelerinde bayrağımız açıldı, fotoğraflar çekildi. Tabii benim aklım akrep tarafından sokulan arkadaşımızdaydı, yanından ayrılamadım, bu anların da tadını pek çıkaramadım diyebilirim.
Hacer Erçelik arkadaşımız selfie çekerken, umarım güzel bir zaman yaşamışlardır.
Sağ üstte eli sokulan arkadaşımız kendimi iyi hissetmiyorum falan deyince kısa yoldan Knidos’a geldik, görünüşte durum normal görünüyordu ama tabii onun neler çektiğini bilemiyorsun. Çevrenin de etkisi oluyor, o kadar acı artık olacak. Neyse Knidos’ta ambulans çağrıldı, arkadaşlar hemen geldiler ve tedaviyi yapıp gittiler.
Arkadaşların geldiği otobüsün şoförü Yazıköy sokakları dar diye Knidos’a bizi almaya gelmedi, temin edilen minübüsle iki sefer yapılarak Yazıköy’e geldik. Burada arkadaşlarla kahvelerde çay molası verildi, bazı arkadaşlar badem gibi yöresel ürünlerden aldılar.
Arkadaşlar gittikten sonra kamp arkadaşlarımızla Yazıköy’de buluşarak İlayda Cafe’de güzelce karnımızı doyurduk, burada çok güzel ev yemekleri yapılıyor, kuru fasulye pilav 8 lira, bizim favorimiz genellikle bu. Yemekten sonra çayımızı içiyoruz, çay 1 lira, onlara yetiyor, müşterilerine hizmet ederken mutlular.
Dursun Sarıyaz’la karşılaştık mı poz vermeden geçmez, bu insanların dostluklarını kazanmak bizim en büyük zenginliğimiz, muhtar Salih Bora ve Yazıköylülere çok teşekkürler, her zaman desteklerinii gördük.
Bakkaldan akşamki kamp için alışveriş yaparken bir grup Yazıköylü bakkalın önündeki taşı gösterdiler, uzun yıllar boyunca aynı yerde duran bu taş eşeğe binerken kullanılıyor. Üzerine çıkıp eşeğe rahatça oturuyorsun, binek taşı. Bir arkadaş ben 70 yaşındayım kendimi bildim bileli bu taş burada dedi.
İkinci günkü kamp yerimiz Bağlarözü’nden bir sonraki koy Domuzini Koyu oldu. Çadırlarımızı kurduk, arkadaşlar hemen denize girdiler. sular oldukça çekilmişti, dolunayla ilgisi var bildiğim kadarıyla.
Bir akşam gezintisi iyi olacaktı, kayalara doğru yüdüdük.