15 Aralık tarihinde arkadaşlarım Ekrem İpek ve Mustafa Dede ile birlikte Emecik köyünün ilk kurulduğu teraslardaki sokaklardan başlayarak Emecik Dağı zirvesine yürüdük. Daha önce de sözünü etmiştim; Datça’da Kocadağ diye adlandırılan birkaç dağ var, Emecik dağı da bunlardan. Yörede ondan Kocadağ diye söz ederler. Bir diğeri Karaköy’le Hızırşah arazilerine bakan Datça’nın en yüksek dağı Bozdağ (1162 m.) , yine Cumalı ve Yaka’da da Kocadağ diye adlandırılan dağlar var. Bazen Emecik dağından söz eden bazı arkadaşların bu dağdan sadece Kocadağ adıyla söz etmeleri karışıklığa neden olmakta, Kocadağ deyince hangisi, bir Emecikli bunu dese anlarsınız.
Sabahın ilk saatlerinde ve dönüşte gün batımına yakın Emecik sokaklarında güzel bir atmosfer vardı, bu sokaklarda fotoğraf çekmek bir başka.
Yürüyüşümüze saat 09.30 da başladık, ormanlardan, dağlardan, vadilerden geçerek Emecik dağı zirvesine geldik, dönüşümüz aynı güzergahtan oldu. Yol boyunca, bundan sonra bu parkurda yürüyecek arkadaşlara yardımcı olması amacıyla kapalı yolları açtık, kritik yerlere taş babalarla işaretler bıraktık. Bu parkuru yürüyen arkadaşlar genelde Emecik dağı zirvesine geldikten sonra, dağın Datça Belediyesinin çöp arıtma tesisine bakan yamaçlarındaki patika yollardan inerler. Biz bugün zor ve uzun bir parkuru dönüşte tekrar yürüyerek sabrımızı da sınamış olduk. İlk kez denediğimiz için bu yürüyüşün ne kadar bir zaman süreceğini bilemiyorduk, hava kararmadan ormanı geçip Emecik sokalarına ulaşabilmeyi istiyorduk. Şahsen diğer alternatiflere de hazırlıklıydık.
Datça merkeze 20 km uzaklıkta, Balcılar dağı yamaçlarında Kurulmuş olan Emecik köyünün taş sokaklarında yürürken içimi bir huzur kaplar çoğu kez, biraz da hüzünlenirim. Eski yaşamlar gelir aklıma, taş yollarda aşağıdaki kuyulardan eşeklerle evlere suların taşındığı zamanlar. Toprak damlı tek göz odalarda yaşanılan, sokaklardan oyun oynayan çocukların seslerinin gediği günler. Şimdi oldukça sessiz olan bu sokaklar o zamanlarda hareketli olmalı. Paylaştığım fotoğrafa çocukken oyun oynadığımız sokak diye yazan arkadaşım bu düşüncemi doğruluyor.
Duvarlardan sarkan çiçekler yollara bir canlılık veriyor, bunu her yerde görmek isterdik. Evlerinin birkaç saksıyla, çiçekle şenleneceğini unutmuş çoğu kişi. Eskiler bu gelenekleri devam ettirmeye çalışıyorlar.
Arabamızdan Emecik köyü girişinde inerek yürümeye başladık, çok güzel bir hava olacağını tahmin ediyordum, bir gün önce de hava güzeldi ama bugün daha ılık ve rüzgarsızdı. Emecik sokaklarında fotoğraf çekmek her mevsim güzeldir, dar taş yollarda yürürken göze hoş gelen evlerin arasından geçiyoruz. Bunların bazıları son yıllarda yapılmış taş yapılar, bazıları bahçeleri ağaç ve çiçeklerle size hoş geldin diyen sade, eski yapılar. Önünden geçtiğimiz bazı evlerde oturanlarla selamlaşıp kısa bir sohbet ettik, Datça’nın misafirperver insanları. Sokalarda yabancılık çekmeden yürüyoruz.
Bizi sevimli bir köpek karşılıyor, o da insan canlısı, bizimle yürüyor taş yollarda. Datça’da yaşayan çok kişinin bilmediği yerler buraları.
datça’ya gelip yerleşenlerin arazilerini çevirmeleri nedeniyle bazı yerlerde uzun yıllardır kullanılan patika yollar kapanıyor. Burada dar bir patika yol var, ileride ne olur bilemiyorum. Geçmiş yıllarda yürüyüşümüze yukarıdaki yoldan başlamıştık, bu kısımdan ilk kez yürüyorum, dönüşte o kısımdan geçmeyi düşündük.
Patika yoldan biraz gittikten sonra yamaçtan, yukarıdaki yola çıkmak gerekiyor.
Sokakta bizi karşılayan köpek buraya kadar bizimle geldi, burada onu engellememiz gerekti. Av köpekleri genelde böyledir, dağlarda gezmeyi çok severler ve kırsal alan olduktan sonra sahibi olması önemli değildir herkese takılabilirler. Benim de bir zamanlar iki av köpeğim vardı, oradan biliyorum.
❤