Üzerinde yürüdüğümüz surlar bu kayada son buldu, burası zaten sur duvarı gibi, bu kayalığın en yüksek kısmı, burada hatıra fotoğrafı çektirdik. Bizim yürüyüşlerimiz doğayla kucaklaşmak gibi, adım adım koklayarak, dokunarak, onun bir parçası oluyoruz o anlarda. Ona saygı duyarak, hayran kalarak yürüyoruz, canımız acıdığında yakınmıyoruz. Burası çok güzel bir yerdi, bulutlara dokunuvereckmiş gibi, her tarafta bir başka güzel manzara.
Kayadan sonra surlar devam ediyor, surların yapılışlarına baktığımda Hellenistik dönemde yapıldıklarını düşünüyorum. Karia kentlerini gezdim, aynı sur ve kuleleri oralarda da gördüm. Müzelerden ve antik kentlerden çok şey öğreniyorsunuz bir de bunları akademik bilgilerle birleştirebilirseniz bu tarihi eserleri gezmenin tadına doyum olmuyor. Knidos Akropolü tarafındaki kuleler de aynı, gezdiğim Karia kentlerine bakarak Helenistik dönemde yapılmışlar diyorum.
Mendireğe bakan kısımda kareye yakın biçimde bir yapı varmış, limana giriş çıkışları kontrol eden bir nokta, askeri bir yapı gibi.
Çok köşeli taşlarla örülü duvarlar ( polygonal )
Antik mendirek bugün de ayakta, mendireğin karşı kıyıdaki karşılığı suların altında, karşı tepelerden güzel havalarda görmek mümkün, fotoğrafını çekmiştim.
Kap Krio’nun güney ucundaki bu yapıda gördüğüm kemerli kapı bizi şaırttı, daha önce bu yerin fotoğrafına rastlamamıştım, Hellenistik döeneme ait bir yapı olduğunu düşünüyorum. Kemerdeki taşlar düşüverecek gibi, arkadaşıma ortadaki kilit taşının rolünden söz ettim.