Mağara gezisinden sonra mendirek taşlarına ulaşmak istedik ama arka tarafa geçit yoktu, birkaç denememiz oldu, buradan çıkmaktan vazgeçtik. Aslında ayakkabılarımızı çıkararak suyu aşabilirmişiz, daha sonra daha tırmandığımızda buradan geçen çizmeli bir balıkçı gördük.
Biraz önce gezdiğimiz kayalıkların yanından tepeye tırmanıp, kayalıklardan mendireğe ulaşmayı düşündük. Dönerken küçük bir oda genişliğindeki mağaraya uğradık. Burada sert kayaların arasında konglomera denilen çakıl, kum gibi maddelerin sıkışması ile oluşmuş bir bölüm var, yarıklardan sızan yağmur suları ile çözülmesi kolay olan bu tabakada çökmeler oluşmuş görünüyor. Sığınak olarak kullanıldığı anlaşılıyor.
Mağaranın önündeki bu düzlük antik dönemlerde tekne çekek yeri olarak kullanılıyormuş, küçük boyutlu tekneler için.
Mağaradan sonra tepeye doğru tırmanışımıza devam ettik, karşıdaki kayalıklara çıkmayı düşünüyoruz, oldukça sarp kayalar var.
Yukarıya doru çıkarken dağların arasındaki bir barajdaki gibi görüntüler ortaya çıkıyor.
Diğer tarafta Knidos’un iki limanı görünüyor, antik coğrafyacı Strabon’un yazdıklarına göre önceleri iki liman arasında 30 – 40 m genişliğinde bir kanal varmış, bu sayede doğal limanların birinden diğerine geçmek mümkün oluyormuş. Hava durumuna göre veya savaş durumunda uygun limana geçmek mümkün oluyor, daha sonra Anakara ile Kap Krio arası fotoğrafta görüldüğü gibi birleşiyor. Kap Krio liman ile bağlantısı sayesinde ticari yönden her zaman önemini koruyor.