Herhalde şimdiye kadar Knidos fenerini bu kadar içine alan fotoğraf çekmemişimdir, bunda havanın da rolü oldu.
Knidos’u gezenler, biraz dikili bir şeyler olsa insanlar daha isteyerek gezecekler. Ben burada nereye baksam binlerce yıl önceki halini hayal edebiliyorum, biraz bilgim var, resmin verdiği hayal gücüm var ama bu herkeste olmaz, doğal olarak taş yığını gibi görenler de oluyor. Oysa işlenmiş en küçük bir taşa bile bakınca, oradaki emeği, teri görmek mümkün.
Biraz sonra arkadaşlarla tekrar karşılaştık, Knidos’ta hiç birşey bile olmasa manzarası yeter.
Tekir burnundan yelkenini açmış bir gulet geçiyor. Bu denizler tekin değildir, Knidos antik kenti o açıdan da çok önemliydi. Her havada burnu aşmak mümkün olmazdı, havalar izin verinceye kadar limanlardan birinde beklerlerdi. Tabii burada beklemek demek para harcamak demekti.
Fotoğraf meraklıları makinalarıyla bu güzel manzaraların fotoğraflarını çekiyordu, büyük liman veya diğer adıyla Ticari limanda suyun altındaki yosunlar seçilebiliyordu. Son zamanlarda okuduğum bazı yazılarda antik limana bu kadar teknenin girmesinin sakıncaları belirtiliyordu, oksijeni sağlayan yosunlar zarar görüyor diye.
Tiyatronun üst kısımlarında otlayan keçiler.
Evet tiyatronun oturma basamaklarında arkadaşlarla tekrar karşılaştık, bayan arkadaşın fotoğrafını çektim. Bundan kurtuluş yok hiç olmazsa güzel çıkayım demiştir.
yüzlerce yıl önceki , KNIDOS ta yaşamak isterdim…..