Bu kısımda Han deresi ismini alan dere daha ileriki kısımlarda İbiram boğazı ismini alıyor. Bu kısım Hızırşah tarafına bakan kısım
Bu gezimde Sedat arkadaşımla su yolunun karşı taraftaki kısmına da çıktık. Karaköy Sazak mevkiinden gelen su buradan karşı taraftaki duvara ulaşıyordu. Bu nasıl oluyordu tam bir cevap bulamadık. Sedat hocama göre buradan aşağı akan su oradan bir şekilde karşıya geçiyordu .Bu oyulmuş bir kalas da olabilir diye düşündük.
Derenin bu tarafındaki duvar oldukça yüksekte , Hızırşah arazileri bu şekilde görünüyor.
Tümüne baktığımız zaman bu duvar , büyük maddi imkanlarla , insan emeğiyle ortaya çıkarılmış bir mimari eser diye düşünüyorum. Ve bu su yolu bir konağa su temin etmek için yapılmış , ağanın konağına. O zamanlarda ağaların gücününü göstermesi açısından da önemli. O dönemde Ağalar Osmanlı yönetiminin bir temsilcisi idiler. Datça’daki ağalar da yarımada üzerinde devletin en yetkili ve zengin kişileriydi. Sındı köyüne son uğradığımda sohbet esnasında ağaların etkisinin yakın zamana kadar sürdüğünden söz ettiler.
Tepedeki duvardan ayrılarak su yolunun Karaköy’den gelen izlerini aramaya koyuluyoruz. Burada da görüldüğü gibi sık pinar çalılarının içinden geçmek zorunda kaldık.Giysilerim bu tür arazilere uygun olduğu için fazla zorlanmıyorum. Bu tür yürüyüşlerde en dikkat edilecek husus yılanlar , dünkü yürüyüşte zehirli bir tanesine rastladım, basmadıktan sonra sorun yok.
Yolumuz üzerinde taşlık , çukur bir yere geliyoruz.Sedat hocam kireç ocağı diyor , harç yapmak için burada kireç üretilmiş.Gerçekten biraz ileride su yoluna ait duvarlar görülüyor. Kireç elde edilecek taşlar odunlar istiflenip üzeri de kapatılıp ateşe veriliyormuş. Büyük ihtimalle bu kireç ocağından elde edilen kireçle su yolu için harç yapıldı.
Su yolu ile ilgili duvarlara tekrar rastlıyoruz. Burada duvarları bir kemer birleştiriyormuş , yarık kısımdan dağlardan gelen yağmur suları akıyor.
Çok güzel bir araştırma olmuş