Sındı’da badem çiçekleri diğer köylere göre biraz geç açar, erken çiçek açan erkenci bademlerin burada olmadığını bir arkadaşım söylemişti. Ama bu ağaçlar da neyin nesiydi böyle, baştan aşağı çiçeklerle donanmışlardı. Sonra kahvede sohbet etiiğim arkadaşlar açıkladı; bunlar aşısız ağaçlardı, meyvaları küçük olurmuş, oldukça yaşlı ağaçlar, 100 yıllık olanları varmış.
Bir tanesinin çiçekleri pembeydi, çok güzel görünüyorlardı.
Japon estamplarını andıran görüntüler.
Bazen Datça’nın beton yığınına dönmesinden duyduğum üzüntüyü yansıtıyorum ister istemez, ben bu sayfaları yapmaya başlarken Bacasız sanayi denilen turizmin insanlara faydalı olmasını, gençlere ekmek kapısı olmasını düşünmüştüm. Dağ taş, sitelerle dolsun diye değil, bu gelişme turizmin gelişimini de engelliyor. Arazilerini bu şekilde koruyabilirlerse mutlaka turizmin nimetlerinden yararlanacaklar ama kolay yolu seçenler az değil.
Badem çiçekleri, dallara konmuş kelebekler gibi.
Sındı çıkışında gördüğüm bu manzara beni üzdü, evet artık Datça’nın her yerinde bu gibi görüntüleri görüyoruz. Aynı manzaraya Yaka tarafında da rastladım, ne hikmetse bu son yıllarda inşaat faaliyetleri çok fazla. Bu görüntüye üzülmemin en büyük nedeni bu yolun çok güzel bir yol olması, bula bula burayı mı buldular, köyün girişi, yan tarafı dere.
hepsi cok güzel, Datcayi da özlemisiz. Fevkalade
Sayın Hocam,çok teşekkür ederim.
Betçe; George Bean antik yazarların eserlerini yorumlayarak; halen yeri saptanamamış TRİOPİUM antik kenti ve APOLLO Mabedinin bulunduğu, 6 Dor şehrinin birlikte heryıl kutladığı Dor festivaline ev sahipliği yaptığı yer olabilir diyor.
Ayrıca Palamut Bükünün çok gelişmiş bir liman olması gerektiğinden bahsediyor.
Bu bölgede yapılacak etraflı bir yüzey araştırması bile arkeoloji tarihine bomba gibi düşebilir.
Bu konudaki gözlem ve düşüncelerinizi çok öğrenmek isterim.
Ben Bodrum’da yaşıyorum,Yakında Knidos’u ziyaret edeceğiz.
Çalışmalarınız için çok sağolun.