Daha sonra kayaların üzerinden suyun gölete aktığı anları görüntülemeye çalıştık. Bu gibi yerlerde de dikkatli olmak lazım, kayaların çok ucuna yaslanmak istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
Karakazan
Su şelaleye doğru oldukça güçlü olarak akıyordu, dar yarıktan geçerken toplanarak gölete düşüyordu. Bu tür kazan şeklindeki göletlere Karakazan denildiğini biliyorum.
Bu yürüyüşümüzde çağlayanlardan birine uğramadık, geçmiş yıllarda birçok kez fotoğrafını çekmiştim. Onun da kendine özgü ayrı bir güzelliği vardır, yosunlarla kaplı kayalarıyla özel yapılmış bir dekor havası verir. Su çok yüksek olduğu için o kısımda, dizimize kadar, bu kez belki daha da fazla, suya girip yürümek gerekiyor. O yüzden oraya uğramadık. Geldiğimiz yoldan geriye döndük, dönüşte ışık çok güzeldi fotoğraflar çekildik.
İnişler, çıkışlar, kayalık alanlar derken vücudumuzun her tarafı çalıştı, güzel de bir spor. Temiz Datça havasını, çam kokularını soluyarak yaptığımız yürüyüşlerden birini daha gerçekleştirmiş olduk. Doğa bizleri bir ananın şefkatiyle kucaklıyor her yürüyüşümüzde. Bugün doğadan zarar gördüğümüz birçok olay insanoğlunun kusurlarından, hırsından kaynaklanmakta.
Güzel yardımlaşmalarla, paylaşımlarla geçen bir Datça günü, anılar defterine yeni sayfalar eklediğimiz. Bu güzellikleri gelecek kuşakların da yaşaması en büyük dileğimiz. Gençlerimizi de bu etkinliklerde görmek istiyoruz, yürüyüş gruplarına baktığımızda çoğu kişi orta yaş veya üzerinde, gençlerimizin bu güzellikleri yaşaması bu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli olacaktır diye düşünüyorum.
Doğada yaşanan bir aşka tanık olduk aslında bugün biz, coşkuyla, özlemle doğduğu sulara doğru koşan bir dere vardı önümüzde. Çağlayarak, şarkılar söyleyerek, denizlere koşan sular.