Belenköy’de Güneşli Bir Aralık Günü

aralikta-belen-koy-10

Bugün Belenköy sokaklarından geçip Belenköy arazilerinde yürümeyi düşünüyorduk. Sokağı döner dönmez sohbet eden bir grupla karşılaştık. Selam verip sohbete katıldık, ilk kez görmeme karşın yıllardır tanışıyormuşuz gibiydik. Benim büyüdüğüm sokaklar, insanlar bunlar gibiydi, sıcacık insanların içinde büyüdüm. Malları mülkleri yoktu ama paylaşımcı, birbirlerinin en küçük bir şeyde yardımına koşan insanlar. En büyük eğlencemiz bir araya gelip yaptığımız sohbetlerdi.

aralikta-belen-koy-11

Birçoğu akrabaydı, Pazkize Güler, Mehmet Güler,  Özden Güler, Sezai Tekin, Öner Usta, Ayşe Güler.

aralikta-belen-koy-12

Sohbet ederken geldiğimiz sokaktan Dudu nine göründü, kulakları az duyuyor, 100 yaşını geçkin tam yaşını bilmiyorlar. Gülen yüzüyle onu görünce arkadaşımla birbirimize baktık, içimiz bir hoş olmuştu. Buralarda insanlar kaç yaşında olursa olsun hep yürürler, bazen iki büklün olanlarını görürsünüz, hep bir yürüme gayreti vardır, ot toplarlar, bademe yardım ederler.

aralikta-belen-koy-13

Bir ara Hanife Arkalı  geldi, Yazı Muhtarı Salih Bora damadı imiş. Salih arkadaşla iyi tanışırız, çalışkan, ilişkileri iyi olan bir muhtar, şimdi Kooperatif başkanı aynı zamanda. Kooperatif mengeninde çalışmaların hep başında görürüz onu gelip, geçerken. Hanife hanım sohbet esnasında ” Yıllarca anamın babamın yanında çobanlık yaptım. ” dedi. Mersincik Karaköy arasındaki şimdi Karia yolu dediğimiz, bizim yürüdüğümüz mevkileri çok iyi biliyor. Oradaki çoban yerlerinin olduğu yere dağardı derlermiş. Zamanında Mersincik’teki arazilerde çok çalışmış, oradaki portakalları biz büyüttük diyor. Eski günlerden söz ederken patika yollarda takunyayla gezerlermiş, bir defa da yılan sokmuş, bir müddet yatmış. Yağmurda ne yapardınız dedim, ıslanırdık dedi, astım onu bezdirmiş, belki de o günlerden kalmadır. Dört çocuğu var, üç kız bir oğlan, Dudu ninenin bir çocuğu varmış, Ayşe Güler bir çocuklu.

Yılan lafı geçince Ayşe Güler karayılan taafından  saldırıya uğradığında söz etti, yavruları mı vardı ne derken içimden, çiftleşme zamanları olabilir diye geçti, o anlarına bir kez şahit olmuştum. Birbirlerine kur yaparak dans eder gibi hareketler yapıyorlardı, o anlarda hassas olabilirler. Benim yılan korkum olmadı, evimizin yanında da yıllarca karayılanlarla birlikte yaşadık, birkaç kez burun buruna geldim,  bir zararlarını görmedik. Doğaya, çiftçilere çok faydalı canlılar.

Hanife hanım dört çocuğu dağlarda koşmayla, keçi gütmeyle büyütüm dedi. ” O zamanlar badem zeytin yoktu. ” Çocuklar ilgileniyorlar mı diye sorunca heyacanlandı, her gün ararlarmış anne nasılsın diye. Torunları evlenmiş. Ne güzel bir aradasınız hep deyince sen bayramda görecen bizi dedi, ilk bayramda bu köyü ziyaret edeceğim, aklımın bir kenarına yazdım.

Söyleşirken, kıtır ekmek severmisiniz,  verelim diyor Ayşe Güler, teşekkür ettik. Kıtır ekmek yapmak için, ekmeği pişirdikten sonra fırının kızgınlığını alıp, pişen ekmeği parçalara ayırıp bir gece bekletiyorlar. Dayanıklı ve lezzetli bir ekmek ortya çıkıyor. Suya tutarız miss gibi yenir diyor Hanife hanım. Bu arada kıtır ekmekle yapılan ekmek makarnasını da öğrenmiş oldum. Kıtır ekmeği parçalara ayırıp makarna pişirir gibi kaynar suya atıyorlar. Çıkardıktan sonra üzerine peynir ekip, tavada kızdırılan yağ dökülüyor. Çocuklar hala ekmek makarna yok mu diye sorarlar diyor Hanife hanım. Özellikle sabah kahvaltısında çok severlermiş.

Yine sohbet esnasında geçmiş günlerde unu nasıl elde ettiklerini de öğrendim, has unun olmadığı zamanlar, arpa kavrulup el değirmenlerinde çekilerek elde edilen unla ekmek yaparlarmış. Tahıl Değirmenbükü tarafındaki su değirmenlerinde de öğütülürmüş.

Hanife hanım Ekşi mayanın nasıl yapıldığını da anlattı. Hıdrellez’de börek katmer yapmak için hazırlanan hamurdan bir parça hamur alınıp üç gün az un ilave edilerek yenileniyor. Birazını lokma gibi pişirirken kalan  ekşi hamur olarak kullanılıyor, devamlı eklenerek bu hamur sürekli kullanılıyor. Hanife hanım benim şimdiki evdeki hamurum 18 senelik diyor, biz o an şaşkınlıkla bakıyoruz. Bu işi yapan artık pek yokmuş, o devamlı yapıyor. Bu bilgiler, uğraşlar gençlerde var mı diyorum, yok dediler. Hıdrellez Datça’da önemli bir gündür, o gün hamurun alınması bereketle ilgili sanırım.

Ot yemeklerinin bu yörelerde sofralarda önemli bir yeri vardır, uzun yaşamalarında da bu beslenme şeklinin rolü olduğunu düşünüyorum. Kullandıkları Otları saydılar, Turp otu, kavşırak, istankoda, zampire, çet otu, dallama ( çolaka da diyorlar sanırım ), kenger onlar diken kökü diyor, ebegümeci, hindibelar, sarı ot, tilkicek, acı ot ( sarmaşık türünün filizleri ), o an akıllarına gelenler bunlar ama daha ekleyecekleri otlar vardır. İsimleri kulaktan duyma yazdığım için bazılarında hatalı yazım olabilir. Bu isimlerin bazıları Datça’nın değişik yörelerinde değişik isimlerle söyleniyor, bu yazdığım Yazıköy civarında.

aralikta-belen-koy-14

Biz giderken Pakize Güler bahçede çalışıyordu, ne yapıyor dedim oradakilere, patates çıkarıyormuş. Giderken biraz ileride köy muhtarlığının yaptırdığı pansiyonu, basket sahasını, çocuk bahçesini bize gösterdiler.

aralikta-belen-koy-15

Belenköy sokaklarında yürüyüşümüze devam ederek bahçelere doğru yürüdük. Belenköy’de yapılardaki eski doku kaybolmuş.

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8

3 yorum

  1. Biz de zeytinciydik pazar günü oradaydık. Rastlaşmamamız talihsizlik olmuş. Ama hani benim gözlerimle görüp fotoğraflamanız,benim cümlelerimle ,kelimelerimle anlatmanız çook güzel. Ellerinize sağlık..

  2. Güzel köyümü ziyaret edip;Düşüncelerinizi okurlarınızla paylaşıp köyümün tanıtımına katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim.
    Doğası kadar insanlarıda güzel olan köyümden kucak dolusu sevgiler selamlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir