Geçmiş yaşamdan izler, yolumuz üzerinde harup ve zeytin ağaçları, taşlarla yapılmış setler görülüyordu.
İlerlerde, sık bitki örtüsünün içinde bir mağara ve arkalarda sisler içinde Emecik dağının dik kayaları görülüyordu. O gün hava oldukça sisliydi, yürüyüş sonrası arabamıza giderken sisli hava devam ediyordu.
Bir zamanlar kullanılan araziler, yol üzerindeki çamurda birçok iz vardı.
Ve yolun bittiği yer, Bağla burnu yolumuzu kesiyor, öteki tarafa geçmek için bir tekne lazım. Buradan bakınca geçilir bir yer gibi görünüyor ama öyle değil. Geçenlerde konuştuğum birisi burada bir geçit olduğunu, eskilerin geçtiğini söyledi. Yanlış aklımda kalmadıyda ” Köpek düşüren ” gibi bir şey dedi, bu geçitten bahsederken, yani öyle bir yer ki köpeklerin bile zor geçtiği bir yer. Gelecek günlerde bir deneme yapmayı düşünüyoruz, biraz yukarılardan olabilir. Dik kayaları tırmanmak gerekecek gördüğüm kadarıyla. O gün biraz tırmandık, sık bir bitkisi örtüsü var, yollar dik kayalarla kesiliyor.
Ekrem arkadaşımla birçok fotoğraf çekiyoruz ama birlikte fotoğrafmızın olmadığı aklıma gedi, Mustafa’ya makineyi vererek bu pozu çektirdik. Her taraf yemyeşil, arada sarı çiçekler görülüyordu.
Dönerken sahilde çürümüş bir su kaplumbağasına rastladık, yanıbaşında dalgalar kayalara çarpıyordu.
Her zaman sizin sayfa çok güzel resimler ve raporlar var. Almanyadan okuyup resimler görüyorum. Burada birçok bilgi edindim. Mayısta gene Emeçike geleceğiz.
Çok teşekkürler bu harıka sayfa için.
Affedersınız benim türkçe için. Almanım.
Selamlar
Hallo Birgit, mein Kompliment. Ihr türkisch ist wunderbar 🙂