Çocukluğumuzda her yeri kaplayan gelincikler artık eskisi kadar olmuyor, Datça’da da her zaman rastlanılan bir çiçek değil, oysa papatyalar her yerde halı gibi. Bugün yine tek başına bir gelincik’e rastladım, rüzgarda başını sallayıp duruyordu. Kırmızı rengiyle yeşillerin arasında ben başkayım der gibiydi.
Hızırşah’ın bu arazilerinde badem çiçekleri hala canlı, her yerde arıların vızıltısını duyabiliyorsunuz, bir çiçekten diğerine uçup duruıyorlar.
İlk çiçek açanlar erkenci bademlerdi, onların çağlası erken çıkar, çağlanın ilk çıkanları daha fiatlı olur, sonra gün geçtikçe fiatlar ucuzlar. Büyük kentlerde Datça çağlası diyen satıcıları görürsünüz .
Dükkanlarda Datça balı, olsun bazıları Datça’dan gelmemiş olsa da artık Datça balı, bademi bir marka olmuş. Bir zamanlar Knidos Afroditi de öyle değilmiydi, binlerce Afrodit heykeli yapılmış ama Knidos Afroditi bir marka olmuştur, sonra Knidos şarapları, üzümleri, zeytinyağı. Bu topraklara ne dikseniz lezzeti diğer yerlerden farklı olur. Mesela Datça domatesi, karpuzu vardı, iklimsel nedenlerle Datça Güz domatesi olsa da artık o eski domatesler yok, maalesef o tohumlar yok olmuş, saklamak, kenarıya koymak kimsenin aklına gelmemiş. daha çok ürün alıyoruz derken bir zenginlik kayboldu. Bu fidanlar bu toprakların hastalıklarına karşı da dayanıksız. Zaman zaman eski tohumdan olan karpuzları görsek de kabaktan yapılan karpuzları da tadıyoruz, kabak tadında.
Badem çiçeklerinden nerelere geldim, demek ki bu çiçeklerin kökü nerelere gidiyor.
Çiçekler sakin bakışlarla bizlere gülümsese de yarımada artık eski yarımada değil, herkesin biribirini tanıdığı, sessiz sakin sokaklar artık yok.
Onlar badem çiçekleri, bir çok kişi farkında bile olmaz, bir açarlar bir çağla olduğunu görürsünüz. Ana benim için her şubat bir şölen havasında geçer onların sayesinde.
Bademler bu yarımadayı, bu iklimi çok sevmişler ve bu sevginin ürünü badem çiçekleri..
NOT: 2018 şubat ayında ilk Datça Badem Çiçeği Festivali gerçekleştirildi, ikincisi 8 – 10 şubat tarihleri arasında yapılacak.