kurucabük yürüyüşü

Bir Masal Ülkesinin Topraklarında

Başlık biraz iddaalı bir başlık oldu ama içimden öyle yazmak geldi, kendimi bir masal dünyasında yaşıyor gibi hissettiğim çok anlar olmuştur bu yarımadada. Onun doğası, bir başka geliyor bana, belki de sevdiğine aşık olanın onu bir başka gördüğü gibi. Ama bu eşsiz Yarımada’nın renkleri, vadileri, koyları, ışığı, bir başka. Ellerimizi parçalayan o dikenli bitkiler bile bu doğaya öylesine yakışıyor ki ! Fotoğrafları ve paylaştığım videoyu gördüğünüzde bana hak vereceksiniz.

03 Ocak tarihinde arkadaşım Ekrem İpek ile doğa yürüyüşü yapmaya karar verdik, bu sıralarda Yarımada’nın doğu kısımlarında yürüyoruz. Arkadaşımın Aktur Kurucabük’te yürüyelim önerisi üzerine saat 10.00 gibi Kurucabük’e geldik, kontrol noktasındaki arkadaşımıza kimlik bilgilerimizi verip yürüyüşümüze başladık. Kurucabük’te kimselerin görünmediği zamanlar, bulutlu bir hava vardı, geçen yıl da bu doğada yürümüştük, bu kez biraz daha değişik bir rota izleyeceğiz.

aktur Kurucabük

Sararmış yapraklarla kaplı bir yoldan sahile indik, sessiz, çok güzel bir ortam vardı. Kıyıya hafifçe vuran dalgaların sesi duyuluyordu sadece.

Yarımada’nın bu kısımlarında güzel havalarda bu saatlerde böyle rahat fotoğraf çekilmez, bulutların güneşi engellemesi nedeniyle istediğimiz yönden fotoğraflar çekme imkanı bulduk. Yukarılardan buraların çok fotoğrafını çektim ama sahilinde ilk yürüyüşüm. Hava kapalıydı, yürüyüşümüzün bir yerinde yağmurla karşılaşabilirdik, yağmuru da son yıllarda çok sever oldum, Islanmak ta gerekiyor bazen.

Herşey biraz yukarılara çıkmakla başladı, o masal ülkesinin sayfaları tek tek açılır oldu, bizler de o sayfaların iki kahramanı. Masallar gerçek olmasa da güzeldir arkadaşlar, onlara da ihtiyacımız var. Aldatıcı, belirli bir amaca yönelik olmadıktan sonra. O kitapları okuyarak büyüdük, saf, temiz, kötülüğü tam anlayamadığımız çağlarda. Öyle güzel bir ışık vardı ki, renkler, lekeler bir resim öğretmenini oldukça heyacanlandıracak türdendi.Fotoğraf ve videolar çekerek kıyı boyunca yürüdük. Geçen yıl daha yükseklerden yürümüştük.

İnanın böyle renklere her zaman rastlayamazsınız doğada, lacivert, koyu bir deniz vardır çoğu kez. Suyun altından bir lamba yakılmış gibi bir ışığa ve renk çeşitliliğine rastladığımız anlar. Dönüşümüzde bu renkler yoktu. Sarı, turuncu, kahverengi tonlarda dağları bir insan saçı gibi kaplayan bitkiler mavilerin, yeşillerin, morların içinde çok güzel duruyorlardı.

Burnu döndükten sonrabir cam ustasının elinden çıkmış gibi mavi ve yeşil renklerde bir nazar boncuğu gibi duran koy çıktı karşımıza. Koyun ismini bir türlü öğrenemedim maalesef, o yüzden yazamıyorum. Balıkçı, tekneci arkadaşlarıma da sordum cevap alamadım. Ama olsun Yarımada’nın cennet köşelerinden biri işte, bunun gibi birçok koy var. Bugün ışık ta çok güzeldi, doğru zamanda doğru yerdeydik. Doğanın zorlu noktalarından, yaban eşeklerin kullandığı patikaları takip etsek te, dikenimsi bitkiler boyumuza kadar sık bir biçimde sıralanıyor bu kısımlarda. Dik yamaçlarda onlara dokunarak, destek almak için dikenlerini tutarak yol alıyoruz. Hiç yakınmıyoruz, onlara dokunmak ruhumuza dokunmak gibi bir şey. Doğayla öylesine bütünleşmişiz ki, acısını duymuyoruz dikenlerin, ellerimizdeki yırtıkların, kanadığı zamanlarda haberimiz oluyor.

Bir ara yağmur taneleri düşmeye başladı, arabamıza geldiğimizde artık yağmurun zamanıydı. Yanımızda yağmurluk vardı ama bu dikenli bitkilerin arasından yağmurlukla yürümek zor. O günden bu yana güzel bir yağmur oldu. Bu gezimizde rastladığımız yaban eşeği ve vadiden akan sular bizi çok mutlu etti. Artık dağlardan şelalalerin akma zamanı geldi, böyle yağarsa o güzel görüntüleri de tekrar görme şansımız olacak.

Bu kez bu doğa yürüyüşünü değişik bir şekilde sizlere aktarmak istiyorum. Yürüyüşümüzlerimizin videolarını yapıyorum, epey bir zamandır, sağlığım elverdiğince yarımada ile ilgili görsel açıdan güzel bir arşiv olacak. Tabii her gün biraz daha bir tecrübe kazanıyoruz bu yönde. Yazılarımdan sonra videoları paylaşıyorum ama, yazılar kadar ilgi görmüyor, konuştuğum birçok arkadaşım haberim yoktu gibi laflar ediyor. Oysa saatler süren bir emeğin parçaları, çekmenin dışında kurgusunu yapıyorsun, bu eşsiz doğada yaşadığımız bu özel anlar o videolarda. Sayfamın sonunda bu gezimin videosunu paylaşacağım, izlemenizi öneriyorum, kısa bir zaman için de olsa bu eşsiz doğada, çok güzel görüntüleri, yaşadıklarımızı, heyacanlarımızı görebilirsiniz. Bu masal ülkesinde tek yürek olmuş iki arkadaşın öyküsü.

Özlemek önemli bir şey, özlediğin bir şeyler varsa yüreğin canlıdır, umutların, hayallerin vardır. Özlediğin şeyler varsa, bu önemlidir. Doğadan beş ay ayrı kaldık, her adımımız bu özlemle dolu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir