Daha önce bu yöntemden bahsederken çuvalların arasına metal plakalar yerleştiriliyor demiştim, burada böyle bir şey yok. Pres makinaları günümüzde hidrolik olarak çalışıyor geçmişte aralara plakalar konması bu gücün o zamanlarda olmamasındandır sanırım.
Sol taraftaki delik çuvallardan akan yağ ve suyun aktığı yer, yağla karışık karasu dediğimiz su sağ taraftaki ilk havuza geliyor.
Sağ üstte taşın ezdiği zeytin hamurunun havuza geldiği anı gösteriyor. Pres çuvalları ezdikçe çıkan sular ilk havuza geliyor.
Pres yukarıya doğru yükseldikçe çuvallardan sızıp aşağı akan sular çoğalıyor.
Sıkma işlemi sırasında zaman zaman pirina kazanından gelen sıcak su çuvalların üzerine veriliyor, bu işlem geçmişte ocaklarda ısıtılan su ile olurken şimdi pirina ile ısınan kazanlar yardımıyla oluyor. Günümüzdeki modern yağhanelerde genellikle 30 dereceyi aşmayan sıcak su kullanılıyor. Bu su yağın hamurdan ayrılmasını kolaylaştırıyor, daha fazla ürün alınıyor.
Presleme yoluyla zeytinyağı elde edildiği bu yöntemde alınan ürün kontinu sistemlere göre yarı yarıya düşüyor, bu biraz da olsa fiatlara yansıyor. Çuvallar sıkıldıktan sonra ikinci bir sıkım için presten alınıp tekrar istifleniyor. Bu anda içine tekrar hamur konulmuyor, aynı çuvallar, biraz daha sıcak su verilerek sıkılacak. Bu şekilde bir günde 14-15 sıkım yapabiliyorlar. Sıkım işlemi ürünün durumuna göre gece yarılarına kadar devam ediyormuş. Burada çalışanlar gündelik olarak çıkan yağdan pay alıyorlar.
İlk havuza akan zeytin suyu görülüyor, buraya akan suyun içinde zeytinyağı ve karasu birlikte bulunuyor. Havuz doluncaya kadar sıkım işlemi devam ediyor, benim görmem için su ilave ederek havuzun dolması sağlandı. Zeytinyağı daima üstte oluyor, havuzun altındaki musluklar zaman zaman açılarak karasu dışarıya akıtılıyor, musluktan yağ geldiği anda musluk kapatılıyor.