Düzlük bir alanda yürürken bir ara arkama bakığımda Yarıkdağ’ın dik kayaları göründü, yeşil çamların arasında havalanmaya hazır bir füze gibi görünüyordu.
Sarılar, beyazlar, pembeler, yeşilin her tonu gözlerimiz bayram ediyor, kuş sesleri arasında yürüyoruz.
Yüksekçe bir yerde Yarımada’nın batıya doğru uzanan kıvrımları dantel gibi gözümüzün önünde. Bu saatlerde hava biraz pusluydu. Palamutbükü adası buradan görülebiliyor.
Bir ara Kızılbük koyu göründü, biraz ileride gibi, oysa Domuzçukuru’ndan sonra bayağı yürüdük. Arılar çiçeklerin üzerinde, seslerini duyuyorsunuz, bir bombus arısı pamuklan çiçeğinde.
Hava çok güzel, doğa çok güzel, parkur çok güzel, yüzümüz gülüyor. Parkur herkesin yürüyebileceği düzeyde, zorluk olarak oldukça kolay. Biz her zaman olduğu gibi mola vermeden yürüyoruz, fotoğraf çekmek için durakladığımız anlar nefes almamız için yeterli. Vücut tam ısınmışken durmak hoşuma gitmiyor.
Bir ara Domuzçukuru ve Palamtbükü tarafındaki kıyılar aynı anda görünüyor. Aşağıda ağaçlarla kaplı derin bir vadi ar, bu yoldan başka iniş yolu yok. Karia yolu olarak işaretlenmeden önce de bu yollardan geçtik, bu yollar uzun yıllardır köylüler ve yaban hayvanları tarafından kullanılan yollar. Doğayı iyi tanırsanız size gideceğiniz yolu gösterir.