papatya baharı

Merhaba

 

Merhaba Arkadaşlar Datça Detay Facebook’ta toplam 11.500 takipçisi olan bir web sitesi, birçoğu yazılarımı, paylaşımlarımı uzun zamandır takip eden arkadaşlarım, herkese ilgilerinden dolayı çok teşekkür ediyorum ve bu duyuruyu da yapma ihtiyacı duydum. Sayfama başlarken 30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutluyorum, bu zaferi bizlere armağan ederek ülkemizi işgalcilerden kurtaran Başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehitlerimizi, gazilerimizi, kahraman askerlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.

2009 yılından bu yana güzel Datçamızı doğal, tarihi, kültürel ve turistik yönleriyle tanıtmaktayım. Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi Datça da hızla değişmekte ki buradaki değişim birçok yere göre çok daha hızlı olmakta. Bu değişim yaşanırken kazandığımız, kaybettiğimiz bazı şeyler olduğunu görüyorum; Yarımada’nın her köşesini uzun zamandır gezmekte olan biri olarak bu değişimde kaybettiklerimiz kazandıklarımızdan çok demekteyim. Bu böyle devam ettiği sürece de herkesin methettiği o güzelim Datça diğer turistik yerlerin akıbetine uğrayacak gibi görünüyor. Bunu değiştirebilecek kişilerin bu konuyu fazla dert ettiğini görmüyorum ve bu durum gelecekle ilgili kaygılarımızı artırıyor. Artık yapacak bir şey yok, değiştiremeyiz gibi laflar da duyduğum oldu, oysa zararın neresinden dönülse kardır sözünü hepimiz biliyoruz. Bir Datça modası var, tabii bu durum Datça’ya bir akını da beraberinde getiriyor. Büyük kentlerin bunalttığı birçok kişi sakin ve doğası güzel Datça’ya diyerek araziler alıyor, evler yapıyor. Bu yapılaşma yapılırken özellikle köylerimiz için söylüyorum, yörenin mimari dokusu dikkate alınmıyor, herkesin keyfine göre yaptığı yapılar ve sonunda bütünlüğü olmayan bir kent dokusu ortaya çıkıyor. Bugün komşu ada Simi’ye gidenlerden oranın mimari yapısına hayran olmadan dönenine rastlamadım. Bu çok zor bir şey değil aslında, ama rant hırsı ve siteleşme bu yarımadayı bir kanser gibi alıp götürmekte. Bu manzarayı görmek zor değil, biraz yüksekçe bir yerden bakın göreceksiniz. Evimizin yanına iki sene içinde yüzlerce yapı yapıldı, hemen yanımızdaki yapıların doğru dürüst bir bahçesi, ağaç dikecek bir yeri yok. Geniş bir alana yapıldığı halde yapıların bir park yeri de yok, yollara park ediliyor, park sorunları şimdiden başladı. Doğal olarak insan ilişkileri de çok değişti, komşularımızı tanıyamıyoruz, ellerinde bavullar gelen giden birçok kişi oluyor. Tabii bu yapılaşmada  arz ve talep te rol oynamakta, çok sevilen Datça’yı maalesef bu aşamaya gelindiğinde çok düşünen olmuyor. Bu hızlı değişimde sayfaları güncelliyerek, yeni sayfalar yaparak yine de Datçamıza gelen arkadaşlarımıza faydalı olmaya çalışıyorum.

Yazları artık oldukça kalabalık bir Datça var, merkezde arabaların kilitlendiği zamanlar oluyor, şimdilik bazı boş alanlar var, ileride bu alanlara bir şey yapılırsa Datça’nın vay haline diyorum. Su sıkıntısı yaşandı, yeni kuyularla bu durum şimdilik atlatıldı, gelecekte yaşanmayacak diye bir şey yok, yağmurlar eskisi gibi yağmıyor, iklim oldukça değişti. İleriyi düşünen bir toplum değiliz, bizden sonrası pek umurumuzda değil. Oysa gelecek olanlar çocuklarımız, torunlarımız, günü kurtarmak bizi mutlu edebiliyor. Bu yaşadıklarımız içimizdeki heyacanı maalesef bir miktar yok etmekte, kısır bir döngü içinde gidip gelmekteyiz. İşte biraz heyacan tazelemek, yeni bilgiler öğrenmek, fotoğraf çekme zevkimizi tatmin etme amacıyla Datça dışına yaptığım doğal, kültürel, sportif amaçlı gezilerime de sayfamda yer vermeyi düşündüm. Ülkemizin gözden uzakta kalmış köşelerinde hala yaşamakta olan kültürel etkinliklerin, tarihi ve doğal dokunun sizlerin de ilgisini çekeceğini sanıyorum. Bu değişimlerden onların da zaman içinde pay alacağı kuşkusuz. Bu gezilerime ilk olarak Denizli’nin Çal İlçesinde uzun yıllardır yapılmakta olan ve öyküsünü bildiğim ” Sudan Koyun Geçirme ” etkinliğine katılarak başladım. Yaşamını çobanlıkla sağlayan birçok ailenin olduğu bir yöre. Orada  bu mesleğin hızla yok olmakta olduğunu konuştuğum kişilerden anladım. Ki zaten dışarıdan et ithal etmemiz de bunu gösteriyor.  Çobanlığı bırakmış kişilere sorduğumda meraların, hayvan otlatacak alanların yok olmasından bahsettiler. Büyükşehir ile burada da aynı şeyi yaşıyoruz, çobanlık mesleği Datçamızda da hızla yok olmakta, bunda alanların ellerinden gitmesinin yanı sıra hayvan yiyeceklerindeki pahalılık ta rol oynamıştır. Besicilik yapan birçok kişi bu işten vazgeçti. Dolayısıyle bu dalla ilgili kültürel etkinlikler de tehlike altında görülüyor. Bu gezimde çocukluğum ve gençliğimin geçtiği Denizli’nin bu yöresindeki insanları, doğal ve tarihi yapısını da gördüm. Henüz kapalı bir şekilde dış müdahalelere uğramamış üzümün bu topraklarında Anadolu insanının misafirperverliğini, sıcaklığını görmek bizleri çok mutlu etti.

Datça Detay Web sitemde ” Arşiv – Unutulmayanlar ” başlığı ile yaptığım kategoride web sitemin ilk yıllarında yaptığım bazı paylaşımları  paylaşıyorum. İnsan ilişkileri, doğal ve diğer alanlarda yaşadığımız değişiklikleri göstermek amacıyla. Gelecek kuşaklara da nasıl bir Datça vardı sizlere nasıl bir Datça bıraktık demek te bu işin içinde.

Muzaffer Özgen

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir