Değirmenbükü'nden Eştengil'e

                 
 

Ana Sayfa

 
 
 
 

 

 

 

 

 

Haritaları kendim yapmak zorunda kalıyorum , bunun için de fazla vaktim olmuyor. Ama rotayı belli etmek açısından yararlı olacağını düşünüyorum . Haritada da görüldüğü gibi daha önceki sayfalarımda tanıttığım Değirmenbükü'nden Knidos'a yürüyeceğiz .

Bu gezinin aklıma düşmesine neden olan bu fotoğraf. Bu fotoğrafı "Knidos gezisi" sayfamda yayınlamıştım,Knidos'un en tepelerinden çekmiştim. Ve arkadaki manzara beni büyülemişti. Sitemi takip eden Datça'lı arkadaşım Mehmet Karaman Ankara'dan bu fotoğrafla ilgili bir mayil gönderdi.

" Muzaffer bey merhaba, ben bu maili size teşekkür etmek için atıyorum, Datçalı birisi olarak. Oradaki doğayla benim özlemimi gideriyorsunuz. İş güç yoğunluğundan oralara fazla gelemiyorum , bazen sitenizi açıp fotoğraflara bakıyorum oradan. Çünkü Knidos'un en tepesinden çekilmiş bir fotoğraf yada kral dağından çekilmiş bir fotoğraf bulmak pek mümkün değildir. Küçüklüğümden beri yaz günlerim hep Datça'dan Knidos'a kadar koylarda geçti.Knidos'a ayrı bir ilgim var ama mesela sizin yaptığınızı hiç yapmadım , en tepeye çıkmak . En yukarıdan arkaya bakıldığında uçurum ve ileride dümdüz bir ova var fotoğrafınızın birinde de görünüyor zaten . Oranın adı iskandildir (halk dilinde eştengil) ve gitmenizi tavsiye ederim . Knidos'tan oraya yürüyüş yolu vardır. iskandilde büyük bir sarnıç ve bir iki yıkıntı ev vardır. Bunlar yakın tarihe kadar kullanılan evlerdir. iskandil'den devam ederseniz değirmenbükü'ne çıkarsınız. knidos - değirmenbükü arası güzel bir yürüyüş parkurudur. "

Bu maili alınca fotoğrafı inceledim ve bu geziyi kafama koydum , 12 Mart cuma günü hava bulutlu ve serindi , bu fırsatı değerlendirerek arkadaşlarımla Değirmenbükü'nden başladık Knidos'tan çıktık . Bu geziyi iki sayfada vereceğim ilk sayfam Değirmenbükü'nden Eştengil denen düzlüğe kadar ,ikinci sayfam Eştengil'den Knidos'a olacak . Knidos'ta da yukarıdan çok güzel fotoğraflar çektim.

Yazı Köyü'nden Değirmenbükü yoluna giriyoruz.

Değirmenbükü , karşımızdaki kayalığı geçmemiz gerek burada kıyıdan yol yok.

Kayalığın yukarılarından fotoğraf çekmeye başlıyorum . Bu mevkiye yerel dilde Kapıtaşı deniyor.

Sol tarafta Roma dönemi olduğu söylenen kalıntılar var , çoban ağılı olarak kullanılıyormuş gidemedim . Mehmet arkadaşın gönderdiği fotoğrafları sayfamda yayınlamıştım.

 

Bir heykeltraşın elinden çıkmış gibi.

Tepeyi inince yemyeşil düzlüklerle ve kumsalla karşılaşıyoruz. Yazı Köylü bir arkadaşınsöylediğine göre buraya Arapkuyusu deniyor .

Tuğrul hocam ve Mehmet Emin bey yine bana arkadaş.

Buradan başlayarak bu çeşit duvarlar Knidos'a kadar devam edecek.

Su kuyusu , çok eskiden beri kullanılıyor olmalı .Şimdi çoban kullanıyor.

 

Koyunlar kendi başlarına otluyor , her taraf onların . Bu baharın kuzuları da çok sevimli.

Burada bir tesis olabilir.

Denize doğru uzanan bir kayanın başlangıcında bu çanak gibi horasan harcıyla örülmüş kısım var.

Büyük bir ihtimalle burası iskele gibi kullanılmıştır .

Bazen dağlık araziden bazen de kumsallardan geçiyoruz . Ege'nin suları burada pırıl pırıl . Tuğrul bey beklesek yüzecek .

Dağlarda dağ gülleri her yerde açmış vaziyette . Datça' da çiçekler ilginçtir yaza kadar nöbetleşe açar dururlar .

 

 

 

Antik duvarlar kah toprak içinde kah yüksek çalılarda çoğu zaman da kıyı boyunca karşımıza çıkıyor .

 

 

Burada duvarların durumu bir yerleşim olduğunu gösteriyor.

Defineciler de gezdiğimiz çoğu yerde boş durmuyor. Knidos çok geniş bir arazi .

Bu duvar kıyıya paralel olarak uzayıp gidiyor. Zaman zaman kaybolarak yolumuz boyu devam ediyor.

Burada da bir farklılık var.

Ve hemen bu mağara gibi mekanla karşılaşıyoruz . Horasan harcıyla oyularak yapılmış . Horasan harcı Romalılarla birlikte kullanılan bir harç , yıllar geçtikçe örüldüğü malzeme ile kaynaşıyor ve sağlamlılığından bir şey kaybetmiyor.

Yaban hayvanlarına barınak gibi görünüyor . Gezdiğim bütün antik kentlerde bu yapılar hayvan ahırı olarak kullanılıyor ve çok zarar görüyor.

Bu düzgün duvarlar ilgimi çekti ve çalıları aşıp yanına gidince yine mağaramsı bir yerle karşılaştım .

Kaya oyulmuş ,örülmüş kısımlar da var.Ben su sarnıcı olduğunu düşündüm.

 

 

Önümüzde uzanan bir burun ve koy var. Haritalarda burnun adı yazmıyor yerel dilde bir ismi vardır belki . Bu koyun sonundan dağlara doru yöneleceğiz . Kıyıyla bir irtibatımız olmayacak

Burada dağlık araziden geçmemiz gerekiyor.

 

Yukarıdan koyun görünüşü ve yeşil düzlükler. Burası yörede Barkas diye isimlendiriliyor.

 

Koyda duvarlar artıyor burada bir yerleşim olduğu kesin . Knidos'lular buralarda yüzüyorlardır.

 

Bu duvarlar yerleşim yerlerine teraslar yapmak için , bir yol için veya araziye bir şeyler ekmek için olabilir. Sonradan düşününce buralar knidos bağları için olabilir diyorum . Bağcılık çok saygın ve önemli bir işti ve Knidos'un önemli gelirlerinden biri ihraç ettiği şaraplardı. Önce burada bir başka daha knidos var dedim ama herhangi bir yerleşim yerine ait kalıntı görünmüyor.Sonra bağlar çoğunlukla koylara bakan tepelere, yamaçlara yapılıyor. Düzlüklerdeki şaraplar tutulmuyor. Buranın iklimi de Knidos şarabı için uygun olabilir . Şarap için imalathaneler, depolama yerleri Değirmenbükü'nden başlayarak karşımıza çıktı , iskele kalıntıları , liman odaları ile ilgili olabilecek kalıntılar gördüm.

 

 

Burada olduğu gibi duvarlar bir çok yerde sık Akdeniz bitki örtüsünün altında kalmış.

 

 

 

Duvarlar fotoğrafta görüldüğü gibi birbirine paralel bir şekilde devam ediyor.

 

Buraya düzgün duvarları görüntülemek için inince görülen otların arasından bir çakal çıktı (kızıl renkli tilkiyi andırıyor)Hemen fotoğrafını çekeyim dedim ama ancak duvarın en ucunda yakalayabilmişim. Fotoğrafı büyütünce görülüyor.

 

Burnun bitişiğinde geniş ve düz bir alan var, etrafı düzgün duvarlarla çevrili.

 

 

 

Geriye dönüp baktım .

 

 

Bu taşlar aşağıdan bakınca uzun düzgün bir duvar oluşturuyor , burada bir yol olabileceğini düşünerek yukarıya çıktım .

Burada da düzgün taşlarla örülmüş bir duvar bitkilerin arasında kaybolmuş. Bir mekanla ilgili olabilir.

Çevreyi incelemek için patika yoldan ayrıldığım için çalıların içinden , dere yataklarından gidiyorum.

Bu gezimde bolca ağaç fotoğrafı çektim , yüzlerce senelik , bazısı kurumuş bazısı ömrünün sonuna gelmiş.

 

 

 

 

Kaplumbağaların da çok olduğu bir bölge.

 

Zeytin ağaçları çok uzun yaşayabilen ağaçlar.

Bir yola ait olabileceğini düşündüğüm duvarlar.

 

 

Bu zeytin 700, 800 yaşında vardır diyorum . Zeytin ağacı binlerce yıl yaşayabilen bir ağaç , gördüğümüz bir ağaç antik bir dönemi görmüş olabilir. Bazı uygarlıklarda ölümsüzlüğü simgeler, hayat ağacı olarak kabül edilir.

 

Sol taraf yüksek dağlarla kaplı . Haritada boz dağ diye yazıyor ama yöresel olarak ismi nedir bilmiyorum.

Arka arkaya sıralanan teraslar burada daha iyi görülüyor.

Terasları çıktıkça oldukça yükseldim , haritalarda karşıdaki buruna kadar Tekir bükü olarak görünen koy .

 

 

Tam boğaz'a doğru yönelecekken bu kayayı görüyorum , üzerinde insan yapımı oyuklar var.Yanına gitmek için sık çalıların arasına girdim ama yol almak çok zor . Bastığım yerlerde yılan olabilir yanına kadar gidemedim .

Antik çağda önemli bir kaya olabilir.

Yukarılara tırmanırken kullandığım bu yol binlerce yıl öncede kullanıldığını düşündüğüm antik bir yol bence .

 

Yol kenarındaki taşlar dikkatimi çekiyor ve yanına yaklaşınca bu mağaramsı yeri görüyorum . İçi horasan harcıyla örülerek yapılmış , antik dönem bir sarnıç olması büyük bir olasılık bence.

Gezimin İskandil'den Knidos'a gittiğim kısmı için tıklayınız.

 

 

Metin ve fotoğraflar izinsiz ve www.datcadetay.com adresi belirtilmeden kullanılamaz.Sayfayı web sitenizde paylaşmak isterseniz sadece linkini veriniz.