Dar bir toprak yol üzerinde yapılar sıralanıyordu, ilk rastladığımız yapının toprak damlı çatısı zamana yenik düşmüştü. Bahçesinde tuvaleti ve bir ekmek fırını vardı. Ekmek fırını demişken Datça köylülerinin bu fırınlarda yaptığı ekşi mayalı ekmeklerin lezzeti meşhurdur, bu gezilerde fırsat buldukça alıyoruz, pazarda satışı yasak. Buna bir anlam vermek zor bana göre, bunlar da köy ürünü, yarın tereyağını, yoğurdu da yasaklarlar. Bunların pişimi çok güzel oluyor, uzun yıllardır mide rahatsızlığım var, hamurlu gıdaların pişimi benim için önemli.
Eski Datça evlerinin planı ufak farklarla, hemen hemen her yerde benzer oluyor, o yıllarda ustaların sayısı da sayılı. Yapılar tek dam dediğimiz dikdörgen biçimli büyük bir odadan oluşuyor, çoluk, çocuk yaşam bu odada geçiyor. Zamanla bu odalara ek odalar yapmışlar. Eski bir Datça evinde aslında mutfak işlerinin çoğu bahçede veya avluda geçiyormuş. Yılın büyük bir bölümünde ılıman iklim var, bir de yapıların yapıldığı yerler genelde kuytu oluyor. Bu yapıda ortada ocaklı dar bir bölüm var ki mutfak gibi kullanıldığını düşünüyorum, sağında solunda birer oda var. Odanın birinde de ocak var, muhtemelen yapının ilk yapılan kısmı odur.
Datça köylerinde her evde veya bazen mahallede ortak kullanılan bir fırın vardır. Ekmek yapımı köylere göre de değişiklikler gösteriyor. Betçe taraflarında doğudaki köylere göre ekmekler bana daha farklı geldi.
Geldiğimiz taraftaki manzarada Mengen binası görülüyor.
Bu kısımlarda yapılar yoldan birkaç metre yüksekte, bir evin önünde bazı dalları kurumuş bir dut ağacı duruyordu.
Karadeniz’i andırır bir yeşillik. Bu doğaya biraz saygı duyun ve sade yapılar olsun.
Sevgili Muzaffer Bey,
İnternette gezinirken, Zeytincik gezisi yazınızla karşılaştım ve ilgiyle okudum. Emeğiniz için teşekkürler. Ancak yazınız içinde sıklıkla; tanımadığınız, neyi neden yaptığını bilmediğiniz bizimle ilgili fikirlerinizi okumaktan da üzüntü duydum. Bu nedenle sizi ve okurlarınızı bilgilendirmek istedim.
Orman yolundan çektiğiniz ve bizim evin çatısının göründüğü fotoğrafın altına, “evlerini güzel doğanın içine konduruvermişler” yazmışsınız. Hayır, biz bu evi kondurmadık. İmarlı, kapı pencereleri yetkililer tarafından defalarca sayılmış, duvarları defalarca ölçülmüş yasalara uygun bir ev yaptık. Üstelik iki kat olan hakkımızı kullanmadık ve 1,5 kat yaptık. Doğaya uygun olsun diye taş ev yaptık. Mimarı üslubu ve çatı kırımları nedeniyle büyük zannettiğiniz evimiz, 85 m2 taban üzerine oturuyor. Böylece İstanbul’dan bizi görmeye gelen dostlarımızı ve çocuklarımızı da ağırlayabiliyoruz. Fotoğrafta önde görünen ev ise köyümüzden yerli bir ailenin evlenecek iki oğlu için inşa ettirdiği iki katlı bir ev.
Bahçemizi çevreleyen, çok da yüksek olmayan, içerinin tamamen göründüğü duvarlarımızı da sevmemişsiniz. Adı Zeytin olan çok tatlı bir köpeğimiz var. O duvarlar, tamamen Zeytin’in güvenliğiyle ilgili. Bilmiyorum duydunuz mu? Bir iki ay önce köyümüze dadanan ve kime ait olduğunu bilmediğimiz bir köpek, bizim köyde serbest gezen 5 köpeği gece saatlerinde boğarak öldürdü. Duvar yaptırdığımız için çok sevindik.
Evimizin önünden geçerken, gördüğünüz üç köpekten Zeytin olan bizim köpeğimiz. Usta ve Badem ise, sahipleri seyahate çıkan dostlarımızın bize ve Zeytin’e emanet ettiği , bizim de sevgiyle baktığımız misafir köpeklerdi. Evet, hayvanları seviyoruz ve onları korumak için gerekli dikkati gösteriyoruz.
Yazdığınız gibi, güvenlikle ilgili hiçbir sorunumuz yok. Bildiğiniz gibi bu bölge son derece güvenli bir bölge. Komşularımızla, doğayla, dostlarımızla, köpeğimiz ve iki kedimizle birlikte Zeytincik’te yaşamaktan mutluyuz.
Bir kahveye bekleriz.
Selamlar,
Figen
Bilgilendirdiğiniz için teşekkürler Figen hanım, umarım bir gün kahvenizi içerim, selamlar. Sizi üzdüğümüz için de kusuruma bakmayın diyorum.