Arkamızda boğaz’ın duvar gibi kayaları görünüyordu, Kocadağ ile başlayan bu dağ sinsilesi oldukça sarp kayalıklar ve sık bir bitki örtüsünden oluşuyor. Dar bir kanal şeklindeki bu boğaza Pilavcı Boğazı deniyor, boğazım hemen yakınında Pilavcı ailesine ait araziler nedeniyle. Diğer taraftan bugünkü Pialavcı’ların büyük dedesi Ali Pilavcı bu çevrede çobanlık yapmış. Bu boğazla ilgili ilk duyumlarımı Akın Pilavcı’dan almıştım, köylülerin de buradaki bir geçitten boğaza indiklerini Yakalı arkadaşlarımdan duyduğumda buraya gelmek isteğim daha da artmıştı.
Doğaya baktığımızda genellikle nereden yürümemiz gerektiğini tahmin edebiliriz, arazinin yapısı ve yaban hayvanlarının kullandığı yollar bize yardımcı olurlar. Ta ki bazen arazinin durumu, bitkiler ve doğal yapı nedeniyle belli olmayabilir, önünüzde aşılmaz bir uçurum olabilir. İneceğimiz boğaz da böyle bir yerdi, kanal şeklinde yüksek kayalıkların arasında uzanan dar bir arazi. Bitki örtüsü çok sık, yolu biraz uzatarak bu kısımlarda rahat yürüyebileceğimiz bir rota çiziyoruz. Çıktığımız kayanın ucundan manzara çok güzel, ileride dağlar, tepeler, düzlükler, Sındı görünüyordu. Hemen aşağımızda sındı yolu uzanmakta.
Bu taraftan serin bir rüzgar esiyor, dağdaki yürüyüşümüzde yaşlı andız ağaçlarıyla karşılaştık sık sık. Bu ağaçları Finike ardıcına benzettiğim çok oluyor bu kısımlarda, rüzgarın etkisiyle yatay bir şekilde yayılmışlar.
Sındı manzarası, hemen önümüzde daha önce tırmandığımız Asartepe görülüyor, bu yüksek kayalar yola gizemli bir geçit havası veriyor.
Bu kayadan manzara çok güzel.
Yüksek dağlar arasında yer alan Sındı, bademler çiçek açtığında buradaki manzara çok güzel olur, Sındı’da badem çiçekleri diğer yerlere göre biraz geç açar.