Murdala’dan itibaren başlayan tropikal özellikler gösteren bir doğa, denize dik olarak uzanan sarp dağlar, arka arkaya sıralanan vadiler. Dağların tepeleri koyu bulutlarla kaplıydı, hava kuzeyden gelmese yağmur yağacak diye düşünebilirdik.
Merdivenli’ye inerken Ekrem arkadaşımın telefonu çaldı, burada telefonlar çekiyor.
Bu fotoğrafı başka bir yerde paylaşsam Datça kimsenin aklına gelmez, Bozdağ’la başlayan dağ sinsilesi buralara kadar uzayıp geliyor. Ege denizinden gelen serin hava, gece gündüz yağan çiğ buradaki bitkileri besliyor. Patika yollardan yürürken çürümüş bitkilerin kokusu hep burnunuzda. Facebook’ta paylaştığım fotoğrafa burası Kızlanaltı mı diye soran arkadaşlar oldu, Datça deyince Kızlanaltı, Mesudiye, Palamutbükü akla geliyor doğal olarak ama bu çok özel Yarımada’nın diğer yerlerden farkını göstermeye çalışıyorum, özenle korumamız gereken bir doğa hemen yanıbaşımızda.
Karşıda kayalara oyulmuş bir merdiven var, oradan çıkarak bu muhteşem kayalığın yükseklerine ulaşmaya çalışacağız. Daha önce hiç denemedik, sonra da koya açılan gizemli vadide yürümeye çalışacağız. Nasip olursa uygun bir zamanda Sındı dağlarından başlayan yürüyüşümüz burada noktalanacak. Bunun için yürümek yetmiyor, dönüşte bizi alacak bir vasıta ayarlamamız gerekiyor.
Yüksek, sarp kayalıkların arasından uzayıp giden dar vadi çok sık bitkilerle kaplı.
Kayalara oyulmuş taş basamaklara ağaç dallarından yapılmış ahşap merdivenden çıkılıyor, merdivenin ağaçları çürümüş, gelecekte tehlikeli olabilir. Merdivenleri çıkıp, sandal ormanı içinden geçen Karia yolundan bir müddet yürüdük, daha sonra dağların arasında bir geçiş aradık.