Karşımızda Saranda dağı ( Zirvesinde kale var ) ve Belen görünüyor. Yazı, köy iken Belen mahallesiydi.
Buğday ekilmiş gibi yeşil araziler, çiçek açmış badem ağaçları da yolumuz üzerinde. Küçük bir ağaç bile doğaya güzellik katıyor.
Badem çiçekleri baharı müjdeliyor ama bu satırları yazaken zemheri rüzgarının sesini duyabiliyorum. Yine de güneş olduktan sonra bu arazilerde ılıman bir iklim hep olur.
Çiçekten çiçeğe konan arılar gibi en güzel badem çiçeği görüntüsünün peşindeyiz.
Bazı ağaçlarda çiçekler gökten düşen büyük kar taneleri gibiydi. Buradaki ağaçlar çiçek açmıştı ama çağla göremedik. Tam dönerken geçen yıl gördüğüm geçmişi antik dönemlere uzanan çeşme ile büyük palamut ağacını göremeyince bayağı endişelendim, şimdiye kadar başlarına birşey gelmemişti ama burası Türkiye insan korkuyor. Bu yol üzerinde diye arkadaşımla inat ettim, o karşıdaki ağaçları gösterdikçe buradaydı diyordum.
Biraz ileride bir kayada oturan arkadaşın yanına gittik, Ekrem arkadaşımın evinde de çalışmış bir inşaatçı arkadaşmış, yıllar sonra karşılaşmanın mutluluğunu yaşadılar, arkadaş burada çalışmak için bulunuyormuş, aradığımız cevabı bulmak için çalıştığı evin sahibine sormamız gerekti. O arkadaş ta çeşme ve palamut ağacından habersiz olunca ilk göreceğimiz kişiye sormak için sabırsızlanıyordum.