Kayanın üzerinde ” Çocuklar ölürken değil uyurken susun” yazıyor.
Daha sonra Kısa Film Ekibi toplu olarak taş anıtın yanında fotoğraf çektirdiler.
Ümit Kırcalı Güler Yücel ile anıtın yanında fotoğraf çektirirken. Açılıştan sonra kalabalık bir grup Eski öğretmen evinin olduğu yere giderek, burasının park olmasını istiyoruz dediler ve buraya bir Datça Hurması ağacı diktiler.
Pazara doğru gelirken rastladığımız Kısa Film Proje Yönetmeni Levet Arslan gazetecilere bilgiler verdi. Senaryolar yazılıp, çalışmalar tamamlanmış, şimdi artık iş çekimlere kalmış. Çekim ekipleri Datça’nın her tarafına dağılıp çekimler yapmaya başlamış. 15 tane film çekiliyormuş, bu çekilen filmler 24 nisanda Palamutbükü’nde, 25 Nisan Eski Datça’da saat 20.00 de Yağhane Pansiyonda gösterilecek. Asıl gösterim 27 nisan tarihinde Anfi Tiyatroda olacak. 26 Nisan tarihinde Datça sokaklarında Karnaval yürüyüşü var, Levent Arslan bu yürüyüşe tüm Datçalıları bekliyor, makyajlarını yapsınlar, kıyafetlerini giysinler gelsinler derken bu Karnaval yürüyüşü ile gerçek yaşamın dışına çıkıp, sanatsal bir gösteri oluşturacaklarını belirtiyor.
” Bu proje bir Avrupa Birliği Projesi bu proje ile değişik ülkelerin gençleri birbirlerini yerinde görüp tanımış oluyorlar. Katılan Datçalı gençlerin de ufku genişliyor, Avrupa’da bu çeşit projelerin varlığından haberdar olmuş oluyorlar” Yabancı gençler buradaki insanları gördükçe bizim burada gördüğümüz insanlar Türk mü diye merakla sormuşlar. Avrupa’da Türk deyince çekinilen, korkulan insanlar akla geliyormuş. Burada kendilerine gösterilen ilgiyi, yardımları gördükçe düşünceleri değişmiş, bu çeşit etkinliklerin bir faydası da bu işte. Zamanında bizi Afrika’da bilen, Arap ülkesi diyen kişileri televizyonlarda görmüştük.
Pazara girdiğimde ekip çerezcilerin önünde birşeyler alıyordu, fotoğraftaki arkadaş beni görünce elindeki kese kağıdını uzattı, içinde kurutulmuş karadut vardı. Biraz daha ileride çekim ekibi birisiyle ilgileniyordu, yanlarına gidince Mösyö lakaplı Palamutbükü’nden gelen arkadaşla karşılaştım. Kendisini mösyö diye tanırlarmış, böyle yaz dedi ben de öyle yazdım.
Ormancı Dursun her zamanki yerinde keçi peyniri satıyordu. Bu kısımlarda tezgahlarda genellikle köylerden getirilmiş sebzeler satılıyordu.
el emegi pazarı……calısıyorum.ressam