Arkadaşım dikkatlice aşağı indikten sonra asıl mağaraya gittik. Dikkatli olmak gerekiyor çünkü buralarda bir metre yüksekten düşsen bile bir yerlerin kırılır, her taraf kaya. Sağ altta görüldüğü gibi mağaranın ortasında büyük bir kaya var, umduğum bir manzara değildi ama daha sonra gezince çobanlar için ne kadar önemli olduğunu gördüm.
Mağaranın zemini keçi gübresiyle kaplı, az sayıda tezek te vardı. Ortadaki kayanın üzerindeki zift gibi birikintiler oldukça ilginçti, ne olduğunu anlamaya çalıştık. Tavanlar tertemizdi, oradan akan birşey yok, ama kayanın üzerinde zifti andıran bu maddelerden çoktu. Sopayla üzerlerine bastırdığımda, sert olduklarını gördüm, taşla bile kırılacak gibi değil. Sonra aşağıya indiğimizde Fatma hanım bahçedeydi, bu şeylerden haberi olup olmadığını sordum, olmaz mı, oraya gübre almaya ideriz dedi ve bu maddenin keçinin idrarıyla oluştuğunu söyledi. Zzamanla keçi pisliği idrarla bu hali alıyor demek ki. Bunların keçi pisliği olabileceği benim de aklıma gelmişti ama mantığınız almıyor, nasıl böyle parlak ve sert bir maddeye dönüşürler.
Mağarayı adımladık, adımlar biraz büyük oldu, uzunluğu 12 eni 8 adım geldi, ortada büyükçe bir kaya var ama keçiler böyle yeri severler. Daha önceki mağaralardaki gibi akan sularla oluşan sarkık benzeri şeyler yoktu, yağmur geçirmez bir yer. Yerde gördüğümüz eşek arısı peteği buralarda bir zaman yuva yaptıklarını gösteriyor. Ben tavanlara bakarken puğu kuşu olduğunu düşündüğüm oldukça büyük bir kuş havalanıverdi, olay öyle hızlı oldu ki arkadaşım göremedi.
Mağaradan manzara çok güzel görünüyordu, zeytinlerle kaplı bir doğa.
Tekrar geldiğimiz yoldan indik, zaman bizim için önemliydi, daha bayağı yolumuz vardı.
Çıktığımız yerde Hesna Turgut ile karşılaştık, Hüseyin bey annem Eski Toprak damlı evde kalıyor demişti, teyzenin bahçesine çıkmışız.
merhaba,
yüreğinize sağlık sayenizde hasret gideriyoruz..
sağlıcakla