Datça Değirmenbükü

                 
Ana Sayfa
 
 
 

 

 

 

 

 

 

Değirmenbükü Datça Yarımadasının Ege Tarafındaki güzel koylarından .Buraya gitmek istememdeki en önemli neden Değirmenbükü'ne inen vadi içindeki su değirmenlerini görüntülemek . Bu güzel koya gidebilmek için yazı köyüne girmeden sağa doğru sapan toprak yoldan girmek gerekiyor.Yol toprak ama arabaların geçişine engel bir durum yok. Arabanızı Yazı köyünde bırakarak doğa yürüyüşü de yapabilirsiniz , mesafe ve yol olarak çok uygun. Bu gezimde geçeceğim güzergahı kırmızı renkle gösterdim.Yazı köyüne kadar asfalt yoldan geliyorsunuz.

Yazı Köyü

 

Yazı köyünde yol üzerindeki eski evlerin fotoğraflarını çektim ,Yazı kalesinden görünüşe bakılırsa bunlardan fazla kalmamış. Daha ileriki günlerde Yazı köyü evlerinin arasında gezerek araştıracağım.

Yazı köyü dışındaki sapaktan saparak Değirmenbükü'ne doğru yol aldık. Bazen arabadan inerek ilginç görüntüleri fotoğrafladım .

Bunlardan birisi bu eski çeşme.

Değirmenbükü'ne giden yol bu şekilde,her taraf badem ağaçlarıyla kaplı .Onların çiçek zamanı olması da ayrı bir güzelliğin içinde yol almamızı sağladı .

 

Yolumuz üstünde rastladığımız bir sarnıç,geriye pek bir şey kalmamış.

 

 

KNIDIA ÇİFTLİĞİ

Bir müddet gittikten sonra yolumuza Ekolojik tarım yapılan Knidia çiftliği çıktı. Çiftliğin sahibini tanıyorum, fakat ogün kendisi yoktu , çiftlik çalışanlarından Temel isimli arkadaş bize çiftliği gezdirdi.Değirmenbükü'ne 700 m mesafede bir vadide.

Bu çiftlikte benim için önemli hususlardan birisi de su değirmenleri idi. Yukarıdan bakınca görmüştüm, değirmenlerden iki tanesi çiftlik arazisi içinde bulunuyor .Fotoğraftaki yapı değirmenlerden ilki , değirmen binası sağlam olarak korunmuş.

Değirmen binasının hemen yanında akan suda bu yengeci gördüm.

Bu ilk değirmenin içi zeytinyağı çıkarılan bir imalathane. Sıkma yöntemi oldukça eski yönteme dayanıyor.

Temel arkadaş bize çalışma şeklini anlatıyor

 

 

Çiftlik arazisinde bağlar var.

Çiftliğin Sahibi Ali arkadaşım her şeyi en küçük ayrıntısına kadar düşünmüş,en basit şeyler bile doğanın içinde sırıtmıyor .

Çiftliğin adını ilk kez İnternette bir tesadüf sonucu duydum , gönüllülerin çalıştığı, tatil yaptığı bir yer olarak. Yukarıdaki gibi yapılarda bu konuklar kalıyor.

Görüntüler Japon bahçelerini andırıyor.

Çiftliğin her tarafına giden düzenli yollar var.

Diğer bir değirmen evi.

İçini geziyoruz eski özelliği korunmuş, değirmen kısmı da korunmuş olarak duruyor.

 

Bu yapı konaklamakta kullanılıyor, isterseniz konaklama imkanı sağlanıyor.

Temel arkadaş bir kapağı açıyor, burası değirmen evinin bir zaman taşlarının bulunduğu kısım .

Karşıda kapatılan kısım da düzeneği döndüren suyun aktığı kısım .

Taşlar evin önünde masa olmuş.

Yapının altından kullanılan suyun çıktığı kısım.

 

Ekmek fırınları da düşünülmüş

Yukarıdaki merdiveni çıkınca bu şelale ile karşılaşıyorsunuz. Buradan akan suyun bir kısmı değirmenlere gidiyor .

 

Değirmene giden su yolu

Burada su yolu ikiye ayrılıyor, bir tanesi kapatılmış, su iki değirmene aynı anda bu şekilde ulaşıyordu.

Su değirmeninin konik şekildeki su girişi, bacanın daralışı suyun basınçla akmasını sağlıyordu .

Çiftlikten büyülenmiş bir şekilde ayrılıp,değirmenbükü'ne doğru yol alıyoruz.

Kısa bir müddet yol aldıktan sonra yolun sol tarafında son bir değirmenle karşılaşıyoruz.

Her taraf yüksek otlarla kaplı buraya gelmeden önce bir yılanla da karşılaştığım için biraz tedirgin olarak değirmen binasının yanına geliyorum . Değirmenderesi'ndeki yapılar gibi burada da yapı harap vaziyette .

Bacasının dıştan görünüşü.

Değirmene akan sular yüksekçe yapılan su yollarından akar, burada bu kısmın zarar görmesinden sonra bu şekilde bir su yolu ile kullanıldığı anlaşılıyor.

Değirmenin iç kısmının görünmesi.

Değirmene giden su yolu.

Bu kısımdan sonra tahta ve tenekelerle yapılmış bir su yolu devreye giriyor.

Değirmenden ayrılarak biraz daha gidince Değirmenbükü'ne geliyoruz.

Burası hava uygun olursa( yazın kuzey rüzgarlarına açık ), balık tutmak, piknik yapmak için çok uygun .

Ağaçların altında köy muhtarlığınca konulmuş piknik masaları var ama piknikten sonra artıklarını toplayanlar çok az .

Burada tarihi bir kaç kalıntı da var,ama son günleri. Knidos'un arka bahçesi,tarım arazilerine yakın olması nedeniyle burada limanlar ve depolama odaları varmış anlaşılan , yağ veya şarap imalathaneleri.

Yukarıdaki fotoğraf Mehmet Karaman isimli izleyicimden geldi . Kendileri bu bölgede büyümüşler , çevreyi iyi biliyorlar, zaman zaman gezdiğim yerlerde çektiğim fotoğraflara açıklamalar getiriyorlar, teşekkürler. İzleyicilerimden aldığım bu mailler benim güç kaynağım . Konuyla ilgili bilgileri olanlardan bu çeşit mailleri bekliyorum . Mehmet Arkadaş şu an Datça dışında eğitimini sürdürüyor. Yukarıdaki fotoğrafın olduğu yeri uzaktan gördüm,Yazı köylü arkadaşlar da bahsettiler ;mağara diyorlarmış buraya ,çoban ve köpeklerden bahsedilince gitmekten çekimdim, ama ilerideki günlerde o yörede yaşayan arkadaşlarımdan birisi ile tekrar gezmek isterim .Büyük bir ihtimalle bizans dönemi eseri olabilir.

Mehmet Karaman'dan gelen diğer resimde koyun biraz ilerisinde bulunan adalar görülüyor.Yıllar önce bir arkadaşımın teknesini Karaköy'e götürürken önünden geçmiştim.

Liman odalarından veya limandan kalan bunlar. Horasan harcı ile örülmüşler.

Burada Burgaz'daki gibi depolama yerleri de var.

Büyük bir kısmı suyun altında kalmış örülü duvarlar. Öndeki taşa dikkat ederseniz bir sıvının akması için yol yapılmış .

Yanımızda getirdiklerimizle karnımızı doyurduk, oturduğumuz yerin yanında bu çukur vardı.Taş duvarlarla örülü . Önce kuyu sandım ama bence kireç ocağı, içindeki su da yağmur suyu . Çevrede de kireç yapmaya elverişli kayalar çoktu.

İlerlerde Knidos tarafına doğru başka koy da görünüyor.Fırsat bulduğumda oraları da gezeceğim.

 

 

 

Metin ve Fotoğraflar izinsiz ve www.datcadetay.com adresi verilmeden kullanılamaz