Dönüşte herkes tekrar traktöre bindi, ben benimle gelen Alman arkadaşlarla geldiğimiz yoldan yürüdüm. Bir ara bir baktık ki herkes peşimizde, traktörün lastiği patlamış.
hızırşah köyü kavşağında durarak yok edilmekte olan seyir tepesine çıkıp köyün manzarasını çektik. Traktör içinde birkaç kişi, patlak lastikle yanımızdan geçti.
Palamytun altında benimle gelen arkadaşların fotoğrafını çektim, gezi boyunca benimle birlikteydiler. Ne ben onların adını sordum ne onlar benim. Zaman zaman yarım yamalak İngilizcemle birşeyler anlatmaya çalıştım. Gelen arkadaşlardan bazıları da Palamut ağacının altındaki banklarda araba beklemeye başladılar, herkes başının çaresine bakacaktı.
Bazı arkadaşlar hemen bir traktör bulmuş bile dedik ama sonra sanayiye geldiğimizde onları araba beklerken gördük. Traktör oraya gidiyormuş anlaşılan, aslında bana uysalardı Hızırşah köyüne gidecektim, oradan vasıta bulabilirdik.
Onların neşesini, mutluluğunu hiçbirşey bozamaz, bir arada yumak olmuşlar. Yaşamı iyi ve kötü yönleriyle, sürprizleriyle kabüllenmek gerekiyor bazen. Soluk aldığımız her anın kıymetini bilebiliyor muyuz.
Gençler hala geliyordu, bir vasıtayı durdurduk, 4-5 kişi oraya bindi, ben de arabamdaki arkadaşlarla bizim evin önüne gelmiştim, yeni açılan Mü Dürüm lokantasının önündeki kamyonet gibi vasıtayı görünce Sahibi Cenk Tümer arkadaştan yardım istedim, Cenk bey işini bırakıp hemen yardımlarına koştu, bir turizmci olarak davranışı hoşuma gitti, teşekkürler. Daha sonra arabadaki arkadaşları bırakıp tekrar geriye döndüm ve son kalanları toplayıp, yemek yiyecekleri lokantaya getirdim. Böylece heyacanlı, ilginç bir günü sonlandırmış oldum. Sol tarafta poz veren Angela ( böyle yazılıyordur umarım )bu doğadaki huzuru anlatmak ister gibi bu anlamlı pozu verdi. Hala Datçamızda huzur duyacağımız yerler çok ama onları koruyamazsak Kuşadası, Marmaris gibi bir tatil beldesi olmamız uzun sürmez.