Vadinin üstünden giden bir yol var , Karaköy kıyılarına kadar gidiyor, o yolu dönüşte kullanırız diye düşündüm, ayrıca o kısımlarda rüzgar kuvvetliydi, vadiye inince rüzgar etkisini kaybediyor. İlk değirmenden biraz yürüyünce yörede Nailoğlu değirmeni diye bilinen değirmene geldik. Tabii ilk işimiz dikey oluğun üst kısmına çıkmak oldu. Oban ağzına kadar gittik, fotoğraflar çektik. Değirmen binalarının harap olmasına karşın dikey oluklar genelde sağlam kalmışlar, arkadaşlarım bir ara bunu sordular. Bana göre dikey oluklu kısımlar kireç harcı ile daha bir sağlam örülmüş, binalarda o zamanlar taş duvarlar çamur harcıyla örülüyor, sonra dışarısı kireç harcı ile sıvanıyor. Çatılar toprak dam, yıllar içinde çatı da gidince toprak malzeme yağmurlarla dağılıyor. Tabii bazısının bozulmasında insanların da etkisi olmuştur.
Nailoğlu Değirmeni
Eski su değirmenleri Rumlar ‘dan kalma değirmenler. Bu değirmenleri çalıştırmayı Türkler Rumlar ‘ dan öğrenmişler. Ben bu değirmenleri web sitemde paylaştığımda Hızırşah köyünden Ahmet Akkuş mail atarak bu değirmenle ilgili bilgi vermişti ben de sayfamda mailini paylaşmıştım. Aslında bu gibi yardımların benim için önemi büyük, maalesef bilgilerini bu şekilde paylaşan arkadaşlar çok olmuyor Ahmet Akkuş mailinde ” Dedem Mustafa Akkuş Hızırşah köyü sınırları içindeki Nailoğlu’ na ait bir su değirmenini çalıştırmış. ” diyerek değirmenin çalışması ile ilgili ayrıntılı bilgiler veriyordu. Su değirmenleri sayfamda ” Değirmenderesi Su Değirmenleri ” linkinde görebilirsiniz.
Arkadaşlarımın merak ettiği sorulardan biri de oldukça aşağıdan akan bir derenin suyunun bu oluğa nasıl geldiğiydi. Her değirmenin dere ile bağlantılı bir su yolu vardır, belirli bir eğimle bu su yolu yatay oluklara kadar gelirdi, geçen gelişimde bu su yollarının bazılarını belgelemiştim. Bu su yolu 200 metreden, 400 metreye kadar olabilir, değirmenin bulunduğu yere göre değişiyor. Değirmene su salmak için değirmenin su kanalının dere ile birleştiği yerde suyun önüne küçük bir bent yapılıyor ve bendin arkasına biriken su değirmenin su kanalına akardı. Deredeki suyun az olması kadar çok olması da iyi bir şey değil, fazla tazyikle akan su ayarlarda ve aygıtlarda bozulmalar yapabiliyor. Su yolundaki kapaklarla suyu kesip açabiliyorlardı.
Nailoğlu değirmen binası da harap halde, değirmen taşlarının olduğu yerlerdeki boşluklar görülüyor. Bu yürüyüşümüzde vadi içindeki çevrilmiş yerler bizleri dağlık kısımlardan yürümeye mecbur etti. Bu kısımlar da oldukça sık çalımsı bir bitki örtüsüyle kaplıydı. Vadide düzgün bir patika yol yok, çoğu yerde yaban hayvanlarının kullandığı çalılıkların içinden geçen yolları geçmemiz gerekti.
Vadi tabanında yürümemizin imkansız olduğu yerlerde yamaçlardan yürümemiz gerekti. Tabi buralarda ciğerlerimize dolan temiz hava ve manzara çok güzeldi. Rüzgarlı serin hava bu kısımlarda kendini daha belli ediyordu.
Yarımada böyle birbirinden güzel vadilerle kaplı, kimi dar, kimi geniş. Bu güzellikleri turizm alanında maalesef değerlendiremedik, dikenli tellerle, duvarlarla çevrili yerler olmaya devam ediyorlar. Karşı yamaçlarda genç ormanlar uzanıyordu, yolumuzun üzerindeki dikenimsi bitkiler renkleriyle ve görünüşleriyle bir ressamın tablosunda ince ince işlediği figürler gibiydi.
Muradoğlu değirmeni
3. değirmen olarak Yörede Muradoğlu değirmeni diye bilinen değirmen uzaktan göründü. 2011 yılında yağtığım geziyi Hızırşah köyünden Sedat Kaya arkadaşımla yapmıştık, o gezimizde Muradoğlu değirmenine giden su yolunu ve diğer ayrıntıları belgelemiştim. Bu yürüyüşümüzde uzağından geçmemiz gerekti, çevre arazileri tellerle çevrilmişti. Önünde naylonla örtülü baraka gibi bir kısım , bahçede köpek ve tavuklar vardı.