Bu Başka Bahar

bu-baska-bahar-7

Pazar sabahı Hızırşah sokakları boş, meydandaki kahvede çayımızı içerken de kahvede birkaç yaşlı insan vardı, yağmurun ardından gelen bu güzel havada birçok Datçalı şu saatlerde badem bahçelerinde çağla toplamaya başlamışlardır. Pazar günü olunca çalışan kişiler de bu etkinliğe katılıyor. Bazısı kendi bahçesinde, bazısı akrabalarının bahçesinde çağla toplarlar. Ailecek birlikte geçirilecek bir gündür bu, kır yaşamının içinde yaşanılan sıkıntılı günlerin biriktirdiği zehrin bir parça olsun atıldığı, doğanın bakir, içten kolarında geçirilen bir zaman.

bu-baska-bahar-8

Hızırşah’a giden yol üzerinde ulu palamut ağaçlarından oluşan güzel bir koruluk var, hemen yakınında da bir kilise yapısı, bugünlerde restore, düzenleme çalışmaları başladı. Kültürel anlamda kullanılacak bir yer olacağını basından duyduk. Bir zamanlar Datça yarımadasının her yerini kaplayan Palamut ağaçlarının toplu olarak bulunduğu birkaç yerden biri burası, burada fotoğraf çekmek her zaman beni mutlu etmiştir. Eskiden yağmurların daha çok yağdığını duymuşumdur yaşlılardan, bu ağaçların bunda rolü olmuş mudur diye sorarım hep kendime. Vadilerden çağlayarak akan dereler yağmurlarla birlikte haziran ayına kadar akarmış ki üzerlerinde birçok su değirmeni yapılmış.

bu-baska-bahar-9

Hızırşah’tan Yazıköy’e doğru yola çıktık, baharın güzelliklerini izleyerek Knidos’a kadar bu manzaralarla devam eden bu yolda seyahat etmenin verdiği mutluluğu anlatmak zor. Yazıköy’e yaklaşırken arkadaşım yemek yiyelim mi hocam diye sordu, karnımız acıkmıştı, havadan mı, manzaralardan mı, güzel bir doğada gezmekten mi bilmiyorum. Hafif serin esen bir kuzey rüzgarı vardı, benim sağlıklı Datça havası dediğim hava, tam yürüyüş havası ama pazarın bizim için anlamı değişik, baharın görüntülerini koşturduğumuz, yöre insanlarıyla bir araya geldiğimiz bir gün.

Yazı’daki küçük lokantamızda sade bir ev yemeğiyle karnımızı doyurduktan sonra sokakta yürürken daha önce hiç çay içmediğim bir kahveye gözümüz ilişti. Biraz yüksekçe bir yerdeydi, bir masada oturan bir kişi ve yaşlı bir bayan vardı. İçeriye girdiğimizde onun kahveyi işleten Gülsüm Sağ olduğunu öğreniyoruz ve biraz da şaşırıyoruz. Oğlu çağla toplamaya gittiği için kahveye o bakıyordu, eşi evde rahatsızlığı nedeniyle yatmaktaydı. Yazı’da iş hayatının içinde, eşine, evine katkıda bulunmaya çalışan birçok kadınla karşılaştık bugüne kadar, kahvede, lokantada, markette, kooperatifte, tarlalarda onları hep görmek mümkün. Ekmeğini bakkaldan kendisi alıp götüren, bahçelerde ot toplayan, çocuklarına yardım eden yaşlıları hep görürüz. İşlerini kendileri görürler, hep hareket halindedirler, buralardaki uzun yaşamaların bir sırrı da bu olabilir. Evrende herşey hareket halinde, çoğu zaman bizim farkedemediğimiz bir hareket, insan yaşamında da hareket etmek önemli diye düşünüyorum.

Bizim yaşlarda veya daha yaşılıların hangisiyle konuşsanız kendine göre etkileyici bir hikayesi vardır, zor yıllardır o yıllar ve o insanlar birçok şeyin değerini, kıymetini iyi bilirler. Sevgiyi, mutluluğu, acıyı paylaşmak ta bunlardandır. Çocuklarımızın bizim çektiğimiz zorlukları çekmesini istemedik ama bu bazı toplumlarda gerekli olabiliyor. Tüketen, her gün biraz daha birbirine yabancılaşan, sevginin yaşamın en önemli bir parçası olduğunu unutmuş bir topluma doğru giderken.

bu-baska-bahar-10

Kahvenin terasından Yazı’nın dar yolunu gözlemliyorum, bir köpek dolaşıyor, onlara bu caddede çoğu zaman rastlarsınız, insanlara zararları olmaz, dostturlar. Yaşlı bir kadın torbasını yüklenmiş gidiyor, aşağıdaki kahvede oturanlar görünüyor, burada yanyana üç kahve var. Pazar günü geçip giden arabalar çokça, arada bir yol tıkanıyor, biri diğerine yol vermek zorunda. Adının Yaşar Taş olduğunu öğrendiğimiz arkadaşın masasına selam vererek oturduk. Aliağa’da yaşıyormuş, çağla zamanı gelmiş. Diğer kentlerde, hatta yurtdışında çalışan Yazılılar badem ve çağla zamanlarında köylerini ziyaret ederek bu etkinlikleri sevdikleriyle birlikte yaşarlar.

bu-baska-bahar-11

Sohbet ederken Gülsüm hanım çaylarımızı getiriyor, çayımızdan birkaç yudum almıştık ki korna sesine baktığımızda  Ersoy arkadaşımın seslendiğini gördüm. Yanına gittiğimde torbadan çıkardığı çağlaları vermek istedi, önce çok yedik diyerek almak istemedim ama o ısrar ederek, bu çok farklı özel bir çağla cinsi falan deyince merak edip aldım. Cinsini kendileri de bilmiyor, satmıyorlar, yakınlarına göndermek için toplamışlar. Hakikaten yediğimizde çok lezzetli olduğunu gördük.

bu-baska-bahar-12

Yan tarafımıza gelip oturan Aytekin Ay, 80 yaşındaymış, tam seksen diye tekrar etti. Bağ bahçe işleri devam ediyor mu dedim, evet dedi, iş çok. Biz Ersoy arkadaşımıza doğru giderken annesi ve babası eve doğru gitmekteydi.

Sayfalar: 1 2 3 4 5

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir