Biraz Kış Biraz Bahar

bağlarözü kamp

Herkesin bir rüyası var, Kadir arkadaşım rüyasını gerçek yapanlardan.

knidos yolundan bağlarözü manzarası

Knidos yolundan Bağlarözü manzarası, planlarda buraya marina yapımı var, daha önce 1. sit alanı diye araziler ucuzdu.

yazıköy sokağı

Ve Yazıköy’deyiz, burada karnımızı doyuralım dedik, birkaç tane ufak lokanta var, böyle yerleri seviyoruz. Daha önce bir başkasında karnımızı doyurmuştuk şimdi İlayda Büfe’yi denedik. Yemeğimizi beklerken tekerlekli sandalyedeki bayan arkadaşla sohbet ettik, daha önce birkaç kez fotoğrafını çekmiştim. Tekerlekli sandalyesinin zamanının dolduğunu, yardım beklediğini belirtti. Annesi Emine teyzenin birkaç yıl önce Knidos’ta fotoğrafını çekmiştim, bana birşey olursa kızım yalnız ne yapar diye üzülüyordu, vefat etmiş Allah rahmet eylesin.

yazıköy'de köfte ekmek

İlayda Büfe’de ev yemeği de oluyor, ben evde et ürünlerinden fazla yememeye çalışıyorum, böyle yerlerde arada bir ekmek arası köfte iyi oluyor. Önümüze ev yapımı turşu da geldi, çevreyi izleyerek güzel bir yemek oldu. Havalar ısınınca tekrar gelelim dedik.

yazıköy'de ekmek taşıyan kadınlar

Yemeğimizi yiyip arabamıza doğru giderken tepsilerle giden bayanlara ne taşıdıklarını sordum, ekmek deyince bir tane rica ettim, arkadaşlar kırmadılar. Buranın ekşi maya fırın ekmeği çok güzel olur, sıcacıktı, şimdi dedim bizim oraların ( İzmir ) tulum peyniri olacaktı, hemen karşıdaki kahvede yerdik. Gerçekten de düşündüğüm gibi yumuşacık, çok güzel pişmişti. Beyaz undan yapmamış olsalardı birkaç tane alacaktım.

yazıköy bakkalı

Arabamızla tam gidiyorduk Mustafa Dursun Sarıyaz el salladı, illa gelin bir çayımı için deyince arabamızı biraz ileriye park ettik, Yazı köyde yollar dar.  Dursun Sarıyaz’ın  bakkal dükkanında hemen karşıdaki kahveden gelen çaylarımızı içerken daha önceki karşılaşmalarımızdaki o güzel anlardan söz ettik. İçeride loş bir ışık vardı. Geçen yıl eşeğine binerek Knidos yolunda fotoğraf çekilmiştik, çektiğim fotoğraflarından bastırarak kendisine vermiştim. Bize bakarken gözlerinin içi güler hep, sizi çok seviyorum derken biz de seni dedik. En büyük zenginlik bu bence, karşılıksız, içten bir bakış, sohbet, güzel hatırlanmak.

knidos fenercisi birol bora

Dursun Sarıyaz ile sohbet ederken içeriye Knidos Fenercisi Birol Bora girdi, biz onun Knidos Fenercisi olduğunu duyunca sorular sormaya başladık, anılarını heyacanla dinledik. Çocukluğu Knidos’ta geçmiş, Bodrum’dan gelmişler, babası Veli Bora Bodrum’da fenerciyken buraya tayin olmuş,( Knidos Feneri 1931 yılında yapılmış ) Salih Bora da babasından sonra 53 yıl, yaz , kış Knidos fenerinde yaşamış. Bir ara eşi rahatsızlanınca onları Yazıköy’e getirmiş ve  19 yıl fenerde yalnız kalmış. O günlerden söz ederken ” Ah orada yaşamak çok, çok güzeldi, oraya alıştığımdan mı nedir, kalabalığı hiç sevmem, tenha olacak ” diyor. O yalnız yıllarda rahatsızlandığında iğnesini kendi yapmış, bozulan malzemeleri onarmış. 10 yıl boyunca köyün iğnecisi bendim diyor. Saz ve keman gibi estrümanları çalabiliyor. Yemeğini yapıyor, her işini kendi görüyor o yıllarda.

Arada bir Dursun dayı lafa karışıyor, ” Eşeklerle su ve malzeme taşınırdı. Fenerin etrafına arpa, buğday ekerdik ”  diyor. Sohbet esnasında Birol Bora’nın şu an Yazıköy muhtarı Salih Bora’nın babası olduğunu öğreniyoruz. Muhtarın çalışmalarını beğendiğimizi söylerken oğluyla gururlandığı belli oluyor.

Knidos fenerine birkaç kez gittim, en son yakınlarda Ekrem arkadaşımla gitmiştik, tabii kapısı kapalı. İçeride 16 tonluk bir sarnıç olduğunu duyunca şaşırıyoruz, keçeyle su süzülür, temiz olurmuş. Yazın buz gibi su olurdu diyor Birol Bora. İlk yapıldığı yıllarda gazla çalışırken 1972 yılında tüple çalışmaya başlamış, 1990 da otomatik olmuş. Şimdi Elektrik ve güneş enerjisiyle  çalışıyor. Çakma durumunu sordum, Birol Bora her 15 saniye de iki kez çakar diyor, iki şimşek arası 3 sn imiş. 950 mumluk bir gücü varmış, Bodrum Kırlar’dan görülürmüş.

Birol Bora’dan öğrendiğimiz diğer bir ilgimizi çeken konu Kap Krio’nun güney ucunda fotoğrafını çektiğimiz kemerli yapının olduğu yerde antik dönemlerde bir fener olduğuydu. Ateşin yakıldığı içi oyukça taştan söz etti.

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir