Bünyamin’in Dedesi oduncuymuş, sabah saat 3 – 4 te giderdi oduna diyor, kestiği her dal aynı uzunluk ve kalınlıkta olurmuş. Şükriye haladan söz etti bir ara, köyün ebesi, vefat etmiş kişiler bunlar, uzun yaşamışlar . Birçok konuda bilgisi olan insanlar, ama bu bilgiler kayıt altına alınamadı maalesef.
Birden yolda inekler görünüyor, hızla bir fotoğraf çekip videolar çekiyorum. Kadir çoban geçiyor, çobanlar konuşmayı pek sevmezler, doğada sessizce gezen insanlar. Onlara yetişmek, onlar gibi doğada yürümek te pek mümkün değil.
Kadir çoban bizi geçip gidiyor, bir ara Bünyamin karşılardaki bir tepeyi gösteriyor, oranın adı Doma tepe diyor, antik kalıntı varmış, kapısı falan olan. Buraya o kadar geldiğimiz halde o tepe dikkatimizi çekmemişti.
Yamaçlarda kış çiçeği anemonlara rastlıyoruz yer yer. Bünyamin bizi yoldan biraz içeri girerek bir çeşmenin başına getiriyor, Kocakarı çeşmesi diyor. Daha önce adını yol sorarken yöredeki kadınlardan duymuştum ama görmemiştim. Bünyamin arkadaşa bu ismi neden vermişler diyorum, şaşırıyor bir an için, ” Hiç düşünmedim, şimdi ben de merak ettim. ” diyor.
Yürüdüğümüz yoldan daha önce de birkaç kez yürümüştüm, ilk badem çiçeklerini, çağlaları görüntülediğimiz yerlerdi. Tarlalarda çoğunlukla badem ağaçları var. Fotoğraftan da belli olduğu gibi yağmurun ardından gelen çok güzel bir hava var, güneşli, sağlıklı bir Datça havası.
Bunun gibi bir çeşme de bu yörede Kocaomar’da var, kaynak sularıyla akan çeşmeler. Çiçek açmış küçük bir badem ağacı dikkatimizi çekiyor, bu yılın ilk badem çiçeklerini çekiyoruz ama daha istediğmiz gibi görüntüler değil. Bu satırları yazdığım şu an Datça’da dondurucu bir soğuk var, rüzgar da soğuğu etkili kılan öğelerden.Bademlerin çiçeklenmesi biraz daha uzayacak gibi. Tabii bir yandan da erken çiçek açmamış olmaları iyi birşey, bu soğuklardan etkilenirlerdi.
Yürürken bir ara sağ taraftaki arziyi göstererek Fethi amcanın burada Karakovan kovanlarının koyduğu yerler vardı diyor. Datça’da rastladım bu gibi yerlere taş duvarlarla bölünmüş yerler, bazen kovukları da kullanıyorlar.
Badem çiçekleri açtığında onları değişik şekillerde görüntülemek en sevdiğim çalışmalardan. Geçtiğimiz bir tarlada iş makinası çalışıyordu, artık onları Yarımada’nın her yerinde, dağlarda, tepelerde bile görmek mümkün, paletleriyle her yere çıkabiliyorlar.
Bu yol Kalamış’a doğru gidiyor, Karia yolu buradan geçiyor, biz yeni açılmış bir toprak yola saparak ters istikamete gideceğiz. Vadinin aşağıya doğru indiği bu yerlere Kuylucak deniyormuş.
Yürüyüş için ayağınıza sağlık Muzaffer Hocam ve Ekrem arkadaşım. Çekimler ve güzel gezi öyküsü için elinize, kaleminize sağlık.
Efe’nin Ahmet derlerdi dedeme, bu taşev Dedemin kardeşim Korkmaz ile ikimize yadigarı idi.
OHH hayat size güzel. korkmaz kiralarda uğraşsın dursun tabi.
Merhaba arkadaşlar!!
Ben almanyadan devamlı Muzaffer hocanın
Trip, yürüyüşlerini takip ediyorum!
Ben maalesef Datça li değilim ama, o kadarda hastasıyım, anlatmama gerek yok, herşey meydanda!
Bir şey sormak istiyorum ben!
Gittiğiniz koy, madan Adası ne tarafa düşüyor?
Google maps’te bir türlü bulamadım!
Bana lütfen iza edermiş iz!
Şimdiden çok sağolun!
Aslında yürüyüş yazımda belli oluyor, Akdeniz tarafında Palamutbükü’nü denizden geçtikten sonra bir kaç koy var, Kargıcak’tan sonra. Biz ters taraftan gittik.