yazıköy kalesi

Yağmur Mola Verince

Geçen yazımda da sözünü ettiğim gibi, ocak ayıyla birlikte özlemle beklenen yağmurlar geldi , ara vermeden birkaç gün, gece, gündüz devam eden yağmurlar. Yağmur mola verdiğinde ben de arkadaşımla Yarımada’nın bir yerini gezmiş oluyorum. Bu sefer de öyle oldu, yağmur diner dinmez kendimizi dışarıya attık. Bu kez rotamız Betçe’ydi, 13 ocak tarihinde arkadaşım Ekrem İpek ile Betçe’ye doğru yola çıktık, çoğu zaman olduğu gibi bir planımız yoktu, rastlantılar neyi getirecekti bilemiyorduk. Yıllardır aynı yerlerde gezip duruyoruz işte, o yüzden bu gezilere başlık bulmak ta zor oluyor artık. Yakaladığımız küçük bir ayrıntı, rastladığımız değişik bir yüz, öğrendiğimiz yeni bir bilgi heyacanımızı artırıyor, o sayede çoğalabiliyoruz, üretebiliyoruz. Bıkmadın mı daha bu Datça’dan, çıkın yeni yerler görün diyenler de oluyor, ama biz yine her gezimizde heyacanla bugün neler göreceğiz, nasıl fotoğraflar çekeceğiz diye yola koyuluyoruz, o heyacan bittiğinde ancak Datça’nın dışına ilgi duyabilirim gibime geliyor. Tabii antik yerleşimlerin ben de bıraktığı heyacan ve ilgi her zaman var. Yarımada gün geçtikçe bize yabancılaşıyor, büyük değişimler oluyor farkında olmadan, mimari çehre değişiyor, insanlar değişiyor. Düşünün herkesin birbirini tanıdığı, her sokağa çokışımızda birçok tanıdık yüz gördüğümüz, selamlaştığımız bir yerde şimdi yabancı gibiyiz. Şimdilik bu durum Betçe köylerinin bazılarında çok fazla değişmiş değil ama Datça’ya duyulan talep oraları da yavaş yavaş etkilemeye başladı. Bu sıralar köylerde fotoğraf çekmek için fazla ilginç görüntüler bulamıyoruz, bademler yapraklarını döktü, doğada yağmurların etkisi tam olarak görünmedi henüz. Her geçen gün fotoğraf çekme alanlarımız daralıyor, bu daralmada mimari etken önemli rol oynuyor. Badem çiçeklerinin açmasıyla umutların açması gibi biraz daha heyacanla, Yarımada’yı ilk kez geziyormuşuz gibi fotoğraflar çekmeye başlayacağız, o günlere sayılı günler kaldı diyebilirim. Yağmurlar böyle devam ederse öyle güzel bir bahar yaşayacağız ki, sabırsızlıkla o günleri bekliyorum.

datça yaka köyü

Yaka’da durarak köyün eski yerleşiminin olduğu yerleri gezelim dedik, epeydir gelmedik, video çekmekti niyetim ama video çekmek için beni etkileyecek bir görüntü bulamadım. Hatta fotoğraf çekmek için bile bir istek duyamadım. Ben köyün bu kısmını çok severdim, geçmiş yıllarda pek çok güzel fotoğraf çektim. Buradaki eski doku beni ve arkadaşımı hep etkilemiştir. Artık Yaka’nın bu kısmının çehresi çok değişmiş, yeni yapılar, duvarlar eski görüntülerin yerini almıştı. Yaka sayfamı yeniden güncellemem gerekecek. Datça’da öyle değişiklikler oluyor ki yetişemiyorum, binlerce sayfa var, güncellenmesi gereken yerler oluyor burada olduğu gibi.

yakaköy 2011

2011 ve 2014 yılında çektiğim fotoğraflardan iki kolaj yaptım, badem çiçeklerinin açtığı zamanlar, eski yapılarla  çiçek açmış badem ağaçları öyle güzel bir uyum sergiliyorlardı ki fotoğraf çekmeye doyum olmuyordu. Eski yapıyı restore ederek kulananlara da rastlamıştık. Buradaki geleneksel yapı bütünlüğü artık yok, yerini bu yöreye yabancı,  yapılara bırakıyor. Özellikle baharda bu yolda yürümek çok güzeldi, yolda rastladığımız Yakalılarla da sohbetler ederdik. Şimdi buralarda onlar da çok az kaldı.

 

13 ocak’ta Arkadaşımla eski yapıların sıralandığı yolda bir tur atıp yürüyüşümüze devam ettik, çektiğim birkaç fotoğraftan biri. Yapılar artık harabe halde, son günlerini yaşıyor. Kısa bir zaman sonra yerlerinde görkemli yapılar yer alacak ama hiç bir zaman bu yapıların olduğu zamanki gibi zevkle fotoğraf çekemeyeceğiz. Onlara bakarken duyduğumuz heyacanı duyamıyacağız. Datça yaşamının, zor günlerinin, kanıtları bu toprak damlı yapılar. Duvarları, renkleri daha sıcak, ruhu olan sokaklar.

O günlerden kalma birkaç güzel yapı duruyor, yanlarında kocaman yeni yapılara bakarak. Kibar ve sadeler, basit bir yaşam için düşünülmüş, sıcak evler.

Badem ağaçlarıyla kaplı bahçelerde yeni yapılar var, arada yukarlarda tek tük eski yapılara rastlıyoruz. Bu kısım Kumyer ovasına bakan manzaraları görüyor. Aşağıda Knidos Akademi görülüyor.

Sabahın ilk yürüyüşlerini bu çok sevdiğimiz yolda yaptık, Knidos Akademi’ye her gelişimde iş makinalarının sesi gelirdi, hemen hemen o sesler uzun bir süre devam etti. Şimdi daha iyi anlıyoruz, burada yeni bir yerleşim ortaya çıkmakta.

Sayfalar: 1 2 3 4

Bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir