bürümcük çekmek

Bürümcük ( İpek ) Çekimi

İpek Böcekçiliğinin  bir zamanlar Datça Kültüründe önemli bir yeri vardı, baharda yumurtalardan tırtıllarının çıkmasıyla başlayan ipekçilik ,  kozalardan ipeğin elde edilmesi ile devam ederdi. O günün şartlarında bu etkinlikler insanları birbirine yakınlaştıran, yardımlaşmayı, paylaşmayı geliştiren kültürel etkinliklerdi ve her yıl zamanı geldiğinde  uygulanırlardı. Şartlar insanların bir araya gelmesini, yardımlaşmasını gerektiriyordu ve ilişkiler bu yüzden daha kuvvetliydi. Badem toplama, kırma, seytin silkme sonra yağ elde edilmesi, tahıl işleri, asker uğurlama, Hıdrellez, düğünler, bürümcük çekme vs. gibi birçok etkinlik, sosyal, kültürel, ekonomik açıdan önemliydi..

Günümüzde saydığım etkinliklerin bazıları eskisi gibi olmasa da güncelliğini koruyor, diğerleri yaşamsal öneminin kalmamasıyla yok olup gitti. Bu sayfamda bir zamanlar  Datça Yarımadası’nın her tarafında önemli bir uğraş olan İpek Böcekçiliğini tekrar yaşatmak adına yapılan çalışmalarla ilgili bilgi veriyorum.

Sayfamda geçen yöresel kelimeler:  Bürümcük: İpek demek, Guş: İpek Böceği, Guş Tutmak: İpek Böcekçilik, Gelep: Çile, Gelemger: İpeğin sarılıp çile haline geldiği ahşap çerçeve.

bürümcük çekmek

Bürümcük çekme işini ilk kez Eski Datça mahallesinde görüp, fotoğraflarını çekmiştim. Bir zaman sonra Hızırşah köyünde yapılacak olan ” Gelep Şenliği” ni duyduğumda oldukça heyacanlanmıştım. Hızırşah Köyü Geleneksel El Sanatlarını Yaşatma ve Geliştirme Projesi Kapsamında başlatılan İpek böceğinden iplik elde edilmesi çalışmalarının,  Kozadan ipek çekme kısmı için 7 Haziran 2010 Pazartesi günü Hızırşah köyüne gittim. Yörede ipek böceğine guş deniyor , dolayısıyle guş tutmak dendiğinde ipekçilik akla geliyor. Bahar ayında yumurtadan tırtılların çıkması ile başlayan ipek yolculuğunun son kısmı. Bundan sonrası ipliğin el dokuma tezgahlarında dokunmasına kalıyor.

Kazanlarda kaynama derecesine yakın suyun içine atılan kozaların uçlarından alınan iplikler Gelemger denilen ahşap çerçevelere sarılıyor. Kazanın başında ipliği denetleyen kişinin rolü, yeteneği çok önemli, bu işi yapanlar da çok sayıda değil. Fotoğrafta Havva Görgülü görülüyor.

burumcuk-cekmek-3

O gün kazanın başına oturan kişilerden biri de Firdevs Akkuş’tu. Kozalardan gelen ince iplikçikleri birleştiren el devamlı kaynar suya temas etmek durumunda kalıyor. Saatlerce aynı yerde oturmak bile başlı başına bir iş.

burumcuk-cekmek-5

O gün geçmiş günlerde olduğu gibi Hızırşahlı kadınlar ipek çekme işinin bir ucundan tutarak yardım ettiler. Geçmişte koza çok fazla değilse bir günde iki kişinin ipeği çekiliyormuş, koza sayısı çoksa ancak bir kişinin ipeği çekilebiliyormuş. İşlem akşama kadar devam edermiş.

Rahmetli Datçalı Araştırmacı yazar Nihat Akkaraca’nın ” Zamanın Sesi- Datça Manileri ” kitabındaki Bürümcük Göynek öyküsünde bu konularda bilgi veriliyor.

” Çeyizin çoğu ipekten yapıldığından , her ev her yıl , mutlaka ipek böcekçiliği yapardı. İpek böceği işine Datça’da Guş Tutmak derlerdi. Nisan ayı başlarında dut ağaçları tomurcuklanmaya başladığında gelirdi böcek tohumu Bursa’dan .Tohumu getirip satan belli kişiler vardı Eski Datça’da .Tohum yüksükle satılırdı .Yapılacak ipeğin ölçüsü önce yüksük , sonra da Gelep’ti. Kaç yüksük tohumdan , kaç Gelep ipek almış , bu konuşulurdu. Elde edilen ipeğin onbeş- yirmi kat bir arada bükülmüşüne de Bürümcük denirdi. Bürümcükten dokunan gömlekler çeyizin en önemli kısmını tutardı. Gömleğin yanında , çeyiz olarak verilen para keseleri, uşkur,peşkir, çevre, yatak çarşafları , yatak takımları hep bu ipekten yapılırdı. Ama bunlar önemsenmez, mutlaka gömlek sayısı üzerinde durulurdu” derken Datça Kültüründe ipek böcekçiliğinin önemini de belirtmiş oluyor. Bürümcük Göynekle ilgili  o zamanlar Kızlan köyünde söylenen bir maninin hikayesi.

Gereme’nin denizi
Bak solmuş gül benizi
Yirmi beş göynek çıktı
Ünlü kızın çeyizi

(Nihat Akkaraca-Datça Manileri)

burumcuk-cekmek-6

Kazanın başındaki bayanın elinden gelen ipliği başka bir bayan uçlarında çıkıntılar bulunan  tahta çerçeveye ( gelemger ) hızla sarıyor. Sarma işindeki ritm önemli, kazandan gelen ipliğin kalınlığını etkiliyor. Belli bir sıra sarılan ipliğe Gelep ( çile ) deniyor ve bugünkü  etkinliğin adına da bu yüzden Gelep Şenliği denmiş. Sarılan ip çıkarıldığında çile şeklinde oluyor, çileler düzeltilip yıkandıktan sonra kuruması için iplere asılıyor. Herkes işini biliyor, işlemler ara verilmeden ahenkli bir şekilde devam ediyor. Kazandan gelen ipliği Gelep’e sarma işi bayağı yorucu , bu yüzden gelep saran kadınların sıkça değiştiğini görüyoruz. Kazan başındaki işlem de çok yorucu ve sıcak su nedeniyle acı verici ama köyde o gün bu işi sadece iki bayan yapabildiği için fazla dinlenme şansları yok. Eskilerin bu işi yaparken geçmiş anılarını tazelemekten duydukları mutluluğu yüzlerinde görüyorum, gençler de atalarından gelen bir mirası yaşattıkları için gururlu ve mutluydular. Kültürel mirasın ne kadar önemli olduğunu onları izlerken daha iyi anlıyorum, insanın, bir toplumun kökleri gibi. O kökleri kestiğinizde kendine yabancılaşan, boşlukta kalan bir toplum görüyoruz, günümüzde yaşananlar bunlar. O açıdan bu etkinlikler daha bir değer kazanıyorlar.

gelep sarmak

İpek böceği kozalarını örecek erginliğe ulaştığında bırakılan dalların üzerinde kozasını örmeye başlar. Kendisi kozanın içinde kalarak bir haftaya yakın bir süre bu işleme devam eder. Kozaların bir kısmı kelebeklerin çıkıp yumurta vermesi için ayrılır , diğerleri ise boğma denilen bir yöntemle içindeki tırtıllar öldürülerek iplik elde etmede kullanılır.

Kozalar zamanında işlenmek zorunda, yoksa kelebekler kozaları yarıp dışarı çıkıyor.Bayanlardan birisi bu kelebeklerden bulup getirdi. Bunlardan elde elde edilen yumurtalar belli koşullarda saklanarak baharda dut ağaçlarının yapraklanmasıyla bir kuluçka süresinin ardından tırtıl olarak tekrar yaşama dönüyor. Koza örecek aşamaya kadar bu tırtıllar hızla büyüyerek 8 cm ye yakın bir büyüklüğe ulaşıyorlar. İpek Böceği besleme konusunu başka bir sayfamda işliyorum.

Sayfalar: 1 2 3 4 5

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir