DATÇA ÇAĞLAYANLAR (Gidiş)

 

                 
 

Ana Sayfa

i
 
 

 

 

 

 

 

28 Mart Pazar günü bir yürüyüş grubuna katılarak çağlayanların bulunduğu doğa harikası bir yere doğa yürüyüşü yaptım . Bu arkadaşlarımla daha önce de Datça Palmiyelerini görmek üzere Soğuksu taraflarındaki vadilere gitmiştik. Onlar hava müsait olduğu müddetçe her pazar Datça'nın en uzak köşelerine kadar doğa yürüyüşü yaparlar. Saat 8.00 de Migrosun önünde buluşurlar , bir çok kez ilk kez tanıdıkları insanlarla yürürler ama yıllardır onlarlaymışsınız gibi size sıcak davranırlar, hiç yabancılık çekmezsiniz.Epey bir zaman onlara katılamadım benim öncelikli gitmem gereken yerler vardı bir de sabah erken yürüyüşe başlıyorlar. Doğrusu bu belki ama ben çoğunlukla geç yattığım için biraz zor geliyor. Neyse bu sefer gidecekleri yeri görmem gerekiyordu , erkenden kalkmak zorunda kaldım, bir de şansa saatler ileri alınmaz mı !

Haritada Arabalarımızı park ettiğimiz ağaçlama bölgesine kadar aldığımız yolu siyah olarak gösterdim.

Arabalara binilerek knidos yoluna girip Kocadağın karşısındaki toprak bir yola girilerek yarık dağın yanından geçip Hızırşahın arka taraflarındaki Kartal vadisine geldik , iki büyük kayanın arasından geçerek bu vadiye giriyorsunuz.

Ondan sonrası ormanlık bir alan.

Biraz gidince yol ikiye ayrılıyor , düz giderseniz Mesudiye ' ye kadar gidiliyor , bir gün de o yoldan gideceğim. Sola saparsanız köylülerin Ağaçlama dediği bölgeye gidiliyor. Biz buraya sapacağız.

Burada arı kovanlarının bulunduğu alana arabalarımızı park ediyoruz bundan sonrası yürüyerek. Buralarda çokça arı kovanı var .

 

Yürüyüş başlıyor, daha önce buralara gelmiş olan grubun çekirdek kadrosu yol gösteriyor. Çekirdek kadrosu diyorum ,onlar her zaman düzenli olarak birlikte yürüyüş yaparlar.

Sayıldı 19 kişiyiz , herhangi bir durumda sayıyı bilmek önemli . Yeni gördüğüm bir çok arkadaş var. Kafilenin başında Ahmet Temizel yol gösteriyor.

Çam ağaçlarının gölgesinde yol alıyoruz. Bu Pazar da geçen pazar gibi çok güzel bir hava var.Bu böyle sıralı devam eder, tahminim gelecek pazar da güzel bir hava olur.

Bu kısımlarda eğimli arazilelerden aşağı doğru iniyoruz , zemin kayma özelliğine sahip , dikkatli olmak gerekiyor.

En arkada İstiklal Sevinç arkadaşımız her zaman dikkatli , geride kalanları kolluyor.

Yolculuk bu tür kulvarlara alışık olmayan arkadaşlar dikkate alınarak sürdürülüyor.

 

Yardımlaşma her zaman var.

 

Nihayet dereye iniyoruz , karşıda bir çağlayan görülüyor.

 

Ana kız güzel bir görüntü.

 

Gezide sıkça verilen molalardan biri . Mola yerlerini öncü grup belirliyor , çoğunlukla tepelik manzaralı yerleri seçiyorlar.

 

Ahmet Temizel buradaki çağlayanı mutlaka görmem gerektiğini belirtti . Çağlayana ulaşmak için ayakkabılar çıkarılacak. Nedense postalları çıkarmak zor geldi .

Burada harçla örülmüş bu kısım hemen dikkatimi çekti.

 

Kaynak suyundan şişeler dolduruluyor.

Ahmet bey'e postalları çıkarmadan buradan geçeceğim demiştim , sözümü tuttum , ayakkabılarla suyun içine girmek zorunda kaldım. (düştüm )

Burada doğa harikası bir çağlayanla karşılaştım , bu çağlayanı özel kılan çevresindeki dekorlar ve renkler.

Bir seramik sanatçısı yapmış gibi...

 

Müthiş bir görüntü . özellikle resimle uğraşan biri açısından.

 

Bu çağlayanın çevresindeki örülü taşların ne için yapıldığını anlamaya başladım , su değirmenine giden bir su yolu.

Değirmene yaklaşıyoruz.

Arşivime bir su değirmeni daha katılmış oluyor.

Aşağıya inerek değirmen binasına doğru gidiyorum

Bina bayağı harap , çok eski bir değirmenle karşılaştım.

Suyun tazyikle akması için yapılan kule oldukça sağlam , düzgünce sağlam bir harçla örülmüş .

 

Su kulesi huni şeklinde yapılıyor ; üst kısmı geniş gittikçe daralıyor.Burada gördüğüm sıva ile antik sarnıçlardaki sıva çok benziyor. Oldukça eski bir değirmen sanıyorum , yaşlılardan bilgi almaya çalışacağım. Bulunduğu yerde ilginç; bir yerleşime yakınlığı yok ve yol patika şeklinde eşeklerin bile zorlanacağı türden.Rastladığım Hızırşahlı bir arkadaş eskiden bu yörelerde tarlaların olduğunu , ekilip biçildiğini söyledi.

 

Patika yol dereden biraz açıkta ,arada bir boşluk bulup dereye iniyoruz.

Sık ağaçlıklı yerlerden geçerken zorlanıyoruz.

Derede bir köprü gibi duran ağaç kütük üzerine çıkanlar , bunları ilkokul öğretmenleri görse ;"bunlar zaten okulda da böyleydi "derdi diye düşünüyorum.

Ve sonunda bu arkadaşlardan birisi dengesini kaybedip suya düştü.

 

Dereden gelen kurbağa sesleri 24 saat kulağımdan gitmedi.

Ağaçlar ve orman bakımsız bir vaziyette , bazı ağaçlar zararlılar tarafından böyle yenmiş , önlem alınmazsa her tarafa yayılacak gibi.

 

 

Buradaki mola biraz uzun sürdü, arkadaşlar kalvaltılarını yaptılar. Ben kahvaltı yapmadan evden çıkmam , bu arada etrafı gezdim.

 

Sular burada bayağı yüksek bir yerden aşağı düşüyor , aşağısı bir havuz gibi . Akan suyu görüntülemek için kayalardan sarkmak gerekiyor , göze alamadım.

Karşıya geçip fotoğraf çektim,Şelaleyi yine de görüntüleyemedim.

 

 

Buraya dağcılık malzemeleri olmadan inmek imkansız , yüksek kayaların arasında dar bir boşluk var.

Bu şelaleden sonra arazi biraz sertleşiyor , aşağıya doğru ineceğiz.

 

 

Burada arkadaşların iniş mücadelesi görülüyor , zemin kaymaya müsait.

Beş dakika mola ,Sevinç hanım için bu yürüyüşler antreman gibi.

 

 

 

Mola verilen yerler çoğunlukla ilginç yerler , doğanın güzelliğini yudumluyor-sunuz.

Yıkılan ağaçlar heykel gibi görüntüler yaratıyor.

 

Daracık bir yarımadada bu güzelliklerin olabileceğini düşünebilirmisiniz.?

 

 

Sopalı arkadaşların yanına yaklaşmak tehlikeli .Geleni döveriz gibi duruyorlar.

Gülmek sağlık açısından çok faydalıymış , Ahmet bey sağlığına çok dikkat eder.

Ve sonunda deniz göründü.

 

Önce merakla koyu inceliyoruz . Ben ilk geldiğimde deniz kenarında 4-5 tane ineğe benzer hayvan gördüm , aaa domuzlara bakın demişim .Arkadaşlar yok yav onlar inek deyince pek önemsemedim ama arkadaşlardan biri sonradan görmüş domuzmuşlar. Yazın buralara tekneler gelebilir ama kışın ancak bizim gibi meraklılar

 

Hava oldukça sıcak , rüzgarsız bir gün. Arkadaşlar güneşin tadını çıkardılar.

 

 

Sahilin büyük bir kısmı kum . Bu koya ancak teknelerle gelebilirsiniz , araba yolu yok.

Suna güler Datça'da yaşayan bayan yazarlarımızdan.

Üç arkadaşımızın yüzdüğünü gördüm , Akdeniz'in mavi sularında kulaç attılar.

Deniz kenarı denizin getirdiği odunlarla dolu ,arkadaşlar bunu değerlendiriyor.

Gezimizin dönüş yolculuğunu görüntülediğim sayfam için tıklayınız.

 

 

Metin ve fotoğraflar izinsiz kullanılamaz.